Nereye gitseniz birtakım insanların çoluk çocuk cumartesi pazar günleri kahvaltı veren kafelerde sıra beklediklerine tanık oluyorsunuz.

Nedir bu durum?

Ya param yok diye yalan söylüyorlar, ya da para var bu insanlarda.

Dış ülkelerin birçoğunda farklı pozisyondaki bir kesim dışında insanlar bir kutlama yoksa bizdeki kadar dışarıya dökülmez, yemeğe, kahvaltıya gitmez.

Doymak bilmeyen bir topluluk söz konusu şimdi ülkede.

Bu özelliktekiler için yeni bir örnek geçenlerde Erzurum'da yaşandı. Bir AVM'nin açılışında yapılan indirim nedeniyle alışverişe gelenler adeta birbirini eziyor ve ürünler havada uçuşuyor, yok satıyordu.

Bu örnek de, ihtiyacı olsun olmasın alışveriş krizine giren bir takım insanların varlığını gösteriyordu.

Hayata düşman olan bir kimsenin gözü etrafı görmez, sadece kendisi ve kendi yaşamı umurundadır. Ülkenin bunca sorunu varken;

''Ben aday değilsem batsın bu dünya!..'' deyip kullanıldığını bildiği halde kendisine bir şeyler sözü verildiği için eski, işlevsiz bir sosyal partiye geçiş yapanlarda ilke ve dürüstlük var mıdır?

Seviyesini düşüren ve hayata düşman olan bu tip siyasetçinin yalnız kendini var sayarak, etik davranmayarak başka bir partinin tezgahına destek vermesi derin ilkesizlik yanı sıra bir doyumsuzluk örneği değil de nedir?

Yaklaşık kırk yıl önce milletvekili olan bir avukat bu ülkede seçim kazanmanın sırrını şöyle tarif etmiş.

''Vatandaş ya korkacak, ya umacak!..''

Şimdilerde toplumun sorgulama yapma yeteneğinden yoksun doymak bilmez önemli bir kesimi, ya korkutuluyor ya umduruluyor.

Alınan her önleme karşın yine de kendilerine inananların sayısında azalma olunca, bu kez başka senaryolar gündeme geliyor.

Doymak bilmeyen insanların genetik yapısına uygun davranıp önce onlar işsiz güçsüz kullanılacak cahiller haline getiriliyor. Ardından da ulufe ve dinle uykuda yaşamaya koşullandırılıyor.

Bu arada yandaş medya bombardımanları da devreye sokulduğu için haberden habersiz, yalan dolanla coşan, doyumsuz cahiller topluluğu ortaya çıkmış oluyor.