Doğanın içinde yaşayan insan kendisini nasıl da soyutluyor, beton yığınlarının arasında. Oysa mutlu ve huzurlu olacağı yeri biliyor, fakat yine de tarzını değiştirmekten çekiniyor. Sanayi devriminin getirdiği nimetlerden yararlanırken, 100 yılı aşan bir süreçten sonra, dijital çağın içinde bulduk kendisimizi. Ve şimdi tuhaf teknolojiler ve iletişim çılgınlığı sayesinde, gerçeklerden kopuyor ve çürüme başlıyor, sanılanın tam aksine. Doğa ve canlılar için doğru olanı yapma kaygımızı artık gidermeliyiz. Koruyamadığımız doğa ve şiddet uygulamayı sürdürdüğümüz canlılar yüzünden insan insan olmaktan hızla uzaklaşıyor. 
 
Kanunlarla yaşamların korunduğu bir dönemde insan vicdanının yetersiz kalması, biraz da kendi vurdum duymazlığından, aşırı tüketme ve yok etme arzusundan…
 
Sağlıklı olmak adına sağlıksız bir şeyler istemek ve yapmak gerçekle örtüşmüyor.
 
Samimiyeti ve içtenliği neden ortaya koyamıyoruz bu konuda. Doğa ve canlılar için verebileceğimiz bir parça huzur varken, onları kendi çıkarlarımız ve kendi mantığımız doğrultusunda kullanmaktan çekinmiyoruz.
 
Şimdi sevgi ve saygı zamanıdır. Bu iki yüce duyguyu yükseltme zamanıdır. İki yüzlülükten arınmak ve gerçekleri görmek, bazı şeylerin çok daha iyi olmasını sağlayabilir.
 
Doğayı hırsla ve inatla yok etmek, canlıları yaşamın dışında gibi davranmak yalan tavırların en büyüğüdür.
 
Gelişen yüzyılın içinde gelişen beyinlerin ve düşüncelerin ışığına ihtiyaç vardır.
 
Merhamet göstermek, yanlışı fark ederek doğruya yüzünü çevirmek istenilen ve beklenilen bir yaklaşım olacaktır.
 
Etik ve ahlâki olana dönüş, bunları keşfetmekten çok daha anlamlıdır.
 
Sevgi, saygı ve içtenlikle…