Hayat duygulananlar için bir trajedi, düşünenler için bir komedidir.”

Şan ve şerefe ulaşmanın en kısa yolu; şan ve şeref için yaptığımızı kendi vicdanımızın emriyle yapmaktır.

Bence Büyük İskender’in değeri, o parlak yaşayışı içinde bile, Sokrates’in düşkün ve sönük yaşayışı içindeki değeri yanında bir hayli cılız kalıyor.

Düşüncem Sokrates’i İskender yerine koyabiliyor rahatlıkla; ama İskender’in en iyi ne yapmayı bildiğini sorsalar, “Dünya’ya boyun eğdirmesini bilirim!” der. Sokrates ise insan yaşantısını doğal niteliğe uygun olarak yönetmesini bildiğini söyler. Bu bilim daha ağır basan bir bilimdir.

 Ruhun büyüklüğü büyük yerlerde değil, gösterişsiz yerlerde çıkar ortaya. Onun için bizi içimize inerek yargılayanlar ünlü eylemlerimize pek önem vermezler, bunların aslında çamurlu ve batak bir topraktan fışkırmış pırıltılı su serpintileri olduğunu görürler.

Bizi parlak görünüşümüze göre yargılayanlar ise içimizin de aynı parlaklıkta olduğunu sanırlar. Onları şaşırtan ve görüşlerini aşan bu başarının, nereden geldiğini göremez; güçlerini halkın ve kendilerinin güçleriyle bir arada düşünemezler.

Bir işçinin tuvalete gitmesini karısıyla yatmasını düşünmek olağan gelir. Ama gösterişli ve benliğinle saygınlık kazanmış bir devlet adamını o durumlarda düşünmeyi yadırgarız. Bunları yaşayacak kadar alçalamazlar gibi gelir bize.

Nerede dinlediğimi hatırlayamadığım bir hikaye var. Adaletimizin vicdanı üstüne tam bir fikir veriyor. Bir köylü kadın, Hakseverliği ile ünlü bir generale, bir askerini şikayet ediyor; bu askerin zorla çocuklarının elinden birkaç lokmalık lapayı aldığını ve çocuklarına yedirecek bir şeyi kalmadığını; çünkü ordunun çevresindeki bütün köyleri talan ettiğini söylüyor; ama hiçbir kanıt koyamıyor ortaya General kadına; “iyi bak ve düşün; haksız yere suç yüklüyorsun, ceza görürsün” diyor. Kadın diretince işin doğrusunu anlamak için askerin karnını yardırıyor ve kadın haklı çıkmış oluyor.

İnsanları eylemleri ve davranışlarıyla ölçecek olsalar bilgisizler arasından, belki de bilgililerden daha çok erdemli insan çıkar. Gönül temizliğini en güzel anlatan

 Ömer Hayyam dizeleriyle noktalayalım:

“Gönlü temiz insan’a kurban olayım,

Gezsin başımın üstünde benim.

Hoş tutayım.

Ham insanı al karşına.

Söylet azıcık dön sonra,

Cehennem ne imiş gel sorayım.”

Işık ve sevgiyle kalın!