İncir ağacına ait bilinen en eski veri, Çanakkale Assos antik kentinde yapılan arkeolojik kazılarda çıkan bir lahitte o dönemde ‘Ölüye son yemek olarak sunulan ‘ve bozulmadan günümüze kadar ulaşan yaklaşık 2400 yıllık incirlerin bulunmasıdır. Ancak ilk incir hasadının ne zaman ve hangi uygarlık tarafından yapıldığı bugün için bilinmemektedir. Tarih, incir üretiminin insanlık tarihi kadar eski olduğunu belirtmektedir.

İncirin botanik dalındaki ismi ‘Ficus Caria’dır. Adını Ege Bölgesi’ndeki antik yerleşim yeri Caria’dan alan İncir; dutgiller familyasına dahil olan ağaç yada ağaççık nitelikli bir bitki türü ve bu türün de meyvesidir. Anavatanı Anadolu, Doğu Akdeniz ve Güneybatı Asya’dır. Cinsinin içerdiği yaklaşık 800 kadar tür içinde ticari öneme sahip meyve veren tek bitkidir. Ülkemizde yaklaşık 246 türünün üretimi yapılmaktadır. Taban ve kurak yerlerde daha verimli ve kaliteli yetişmektedir. Dişi ve erkek olarak ağaçları ikiye ayrılır; aynı ağaç üstünde hem dişi hem de erkek organlar bulunmaz. Dişi ağaçların meyvesi büyük, etli, lezzetli ve boldur; erkek ağaçların meyvesi ise ufak lezzetsiz, az ve yenilebilir nitelikte değildir. Ancak tozlaşma ve döllenme için çok gereklidir. Genelde döllenme için pek çok dişi ağacın yanına sadece bir tane erkek ağaç dikilir. İncir ağacının çiçeklerinde tozlaşma olayı mazı böcekleriyle gerçekleşir. Bu olaya Kaprifikasyon denir.

Meyvesi nedeniyle çok değerli bir ağaçtır. Aynı zamanda estetik bir görünümü vardır. İncir ağacı narin bir ağaçtır. Zahmetli büyümesine karşın yetiştirene nankörlük etmeyip çok uzun yıllar bolca meyve verir.

İncir ağacı, bütün kültürlerde ve dinlerde sembol olarak kullanılmıştır. İncirden sıkça söz eden eski ahit, incirden esinlenmiş imge ve benzetmelerle doludur. İncir ağacının gölgesinde oturmak ya da bunların meyvelerinden tatmak, dingin, huzur dolu bir varoluşu tatmakla eş anlamlıdır.

Sıddharta Guatama’nın Budizm’in temelini oluşturan ilhamı, incir ağacının altında otururken aldığı bilinmektedir.

Musevilerin’ Fısıh Bayramı’ kutlamalarında geleneksel yiyecek olan incir, İncil’de de cennet bahçelerinde bir ağaç olarak  bahsedilmekte ve kutsal meyve sayılarak Noel kutlamalarının vazgeçilmez bir besini olarak kullanılmaktadır. İslam hadislerinde Hz. Muhammed’in eğer seçme hakkı olsa cennete götürmek istediği ağaç olarak anlatılmaktadır. Kuran’ da, Tin suresinin 1-4 ayetinde; ‘’And olsun incire, zeytine,Tur-i Sina’ya ve şu güvenli kentteki, biz insanı,gerçekten  en güzel bir biçimde yarattık.’’denilmektedir.

Derinlere uzayan kökleri sayesinde kalkerli, çakıllı, taşlı, kurak ve taban topraklarda yetiştirilmeye elverişli olan incir ağacı için en elverişli ortam; yazları sıcak, kışları ise ılıman geçen iklimlerdir. Çünkü incir ağacı;  ışığı, güneşi ve 15 c derecenin üstündeki sıcağı sever. Yıllık ortalama 250 mm yağış, ağacın büyümesi için yeterlidir. Ülkemizde Ege, Marmara ve Akdeniz bölgelerinde ekonomik anlamda yetiştirilmektedir. Dünyanın yıllık yaklaşık üretimi 1 milyon 57 bin ton olup; ülkemiz ürettiği 280 bin ton ile birinci; 170 bin ton ile Mısır ikincidir. Amerikalılar uzun uğraşlardan sonra ekonomik anlamda incir yetiştirmeyi Kaliforniya’da başarmışlardır ve bu konuda çok ciddi çalışmalar yapmaktadırlar. Ülkemiz ürettiği kuru incirin yüzde 80’ ini ihraç etmekte ve bundan da ortalama 80 milyon dolar civarında bir gelir temin etmektedir.

Yemişlik kuracak kişilere ve şirketlere; İncirliova’ da bulunan 1938 yılından beri faaliyette bulunan İncir Araştırma İstasyonu gerek fide gerekse çeltikleme konusunda gereken desteği ve bilgiyi vermektedir. 1fideyi 5 lira gibi sembolik bir bedelle çiftçiye satmaktadır. Önerimiz Alaşehir’de üzüm bağı kurarken kullandıkları satsole denilen alet incir ağacı dikiminde de kullanılırsa bir günde  yaklaşık 30 dönüm yemişlik yaratılarak emek, zaman ve en önemlisi para tasarrufu yapılabilir. Ve böylece yemiş bahçeleri oluşturmak kolay ve zevkli bir hale gelir.

Hasat; incirlerin olgunlaşma durumu dikkate alınarak bir veya birkaç defa yapılabilir. Bu amaçla olgunlaşan incirler koparılarak küçük sepetlere, derin olmayan kasalara veya kutulara konularak satış için pazarlara yollanır.

İncirin değerlendirme şekilleri sofralık ve kurutmalıktır. Ülkemizin ana geliri kurutmalıktandır.

Sofralık, taze olarak tüketilmektedir. Ülkemizde yetiştirilen sofralık en bilinen incir çeşitleri Bursa siyahı, yeşilfüz, mergüz, göklop, bardacık, siyah arak, beyaz araktır. İncir, doğal ya da bandırmalı olarak kurutulur. Kurutmalık incir çeşitleri sarılop ve sarı zeybektir.

Sarılop; beyaza yakın sarı renkte olup küçük çekirdeklidir; meyve ağırlığı 65-70 gram meyve çapı 55-50 mm dir. İlk olgunlaşma temmuz sonu, ağustos başı başlar; eylül sonunda tamamlanır.  Hasat süresi ortalama 40-45 gündür.

Sarı zeybek; albenili oval ve çok tatlıdır, rengi koyu pembedir. İç boşluğu yoktur. Ortalama meyve ağırlığı 68-76 gramdır. Meyvanın olgunlaşması 20 Ağustos, 30 Eylül tarihleri arasında olmaktadır.

Taze ve özellikle kuru yemişlerin yenilmesiyle insan bedeninin hücreleri yenilenir. İncir, içerdiği yüksek orandaki protein, vitamin ve mineraller ile hücrelerin yenilenmesini sağlayan bir besindir. Ayrıca içerdiği yüksek orandaki liflerle bedene giren kolestrolün kana karışmadan atılmasını sağlar. Sindirimi kolaylaştıran, bedeni bakterilere karşı koruyan etkileri vardır. Diyette kullanılır; prostatı, erken boşalmayı önler; afrodizyak olarak kullanılır.  Ayrıca içinde yüksek oranda bulunan kalsiyum ve fosforla kemik ve dişlerin sağlıklı olmasını garantiler. Süt içmeyen çocuklara güvenle incir yedirilmelidir. İncir sütü siğile iyi gelir. İçerdiği ’Benzolhedit’ adlı maddeyle kanserli hücrelerin büyümesini önler. Kanserin birçok türüne karşı etkili olduğu konunun uzmanı bilim adamlarınca sıkça anlatılmaktadır.

Kurutulmuş incir yapraklarıyla hazırlanan dekoksiyon, hemoroit ve çıbanlara karşı etkilidir. Son yıllarda incir yaprak ve sütü; sanayi, ilaç ve kozmetik alanlarında da kullanılmaya başlanmıştır.

Şimdi gelelim sonuca; incir yetiştiriciliği bir aile tarımıdır. Genellikle kırsal arazilerde köy ve kasabalarda konumlanan yaklaşık 35 bin aile bu işten geçimini sağlarken hasat zamanı yaklaşık 50 bin kişiye de iş imkanı sunar. Bu aileler, yılda yaklaşık 100 gün çalışmaktadırlar. Geri kalan günleri boştur. İncir yetiştiricisi aileler işledikleri yemiş bahçelerinin yanında kuracakları orta boy kümesler ile köy tavuğu yetiştirmeye başlasa (Bu civcivlerin finansmanını anlaşmalı çiftçi olarak piliç şirketleri sağlayabilir) hem boş günlerini değerlendirir hem daha çok para kazanırlar. Hem de neredeyse tavuklarını bedavaya besler, yemişliklerini çıkan gübreyle gübrelerler; neticesinde maliyet azalır, kalite ve kazançları artar. Bunu gören binlerce aile sektöre katılır.  Böylece gayri safi milli gelirimiz de artar. Köyden şehre göç azalır, tersi oluşmaya başlar. Ayrıca bu aileler yemişliklerinin içinde mantar, adaçayı, kekik vb ürünleri ikinci ürün olarak yetiştirmeye özendirilmelidir. Bu konuda Anadolu’daki üniversitelere görev verilmelidir. Bu önerilerimiz gerçekleşirse inanıyoruz ki incirden elde ettiğimiz ihracat geliri en az 250 milyon dolara çıkar. Ayrıca sofralık incirin dünya pazarına 12 ay sürekli ve düzenli mal olarak sunulabilmesi için soğuk hava ve işleme tesisleri yeniden organize edilmelidir. Kurutma işinde de mevcut yeraltı sıcak su ve buhardan faydalanılmalı ( finansmanı kalkınma ajanslarından sağlanabilir.) ve bunun için tesisler kurulmalıdır. İhracat artığı incirden sirke ve incir rakısı üretilerek yurt dışı piyasaya niş ürün olarak sunulmalı; kalan posaları da yem üretiminde değerlendirilmelidir.

Yüce Allah’ın ülkemize ve insanlığa bir hediyesi olan bu kutsal ağacın mükemmel meyvesinden beslenme ve sağlık açısından daha çok ve daha ucuza yararlanmamız tüm insanlığa da yararlandırmamız gerekmektedir.

Işık ve sevgiyle kalın!