Kendisine vahiy gönderildiğinden bahsedilen tek hayvan arı’dır. Arı adı bir Kur’an suresine (Nahl) adı verilen müstesna hayvanlardan biri olmakla da seçkinleşir. Arıya vahiy edilmesi de göstermektedir ki, Yaratıcı, çevre-hayvan-insan üçgeninde bir kaynaşmayı hayatın temelinde görmek istiyor. Bu olgu ayrıca, insana en yüksek değerlerde bile kendisiyle ortak olabilecek hayvanları hor görmemesi yolunda ciddi bir uyarıdır.

Bal arısı ile ilgili muhteşem beyan şudur:

“Rabbin, bal arısına şöyle vahiy etti; ’Dağlardan evler edin, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan da. Sonra, meyvelerin her türünden ye de boyun bükerek Rabbinin yollarına koyul.’ Onun karıncıklarından, renkleri çeşit çeşit bir içecek çıkar ki, insanlar için onda şifa vardır. Derin derin düşünen bir topluluk için, bunda kesin bir ibret var.” (Nahl,68-69)

 

 Arıcılığın tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. İspanyanın Valencia şehrinde bir mağarada 1919 yılında bulunan duvar resimlerinde arıcı tasvirlerine rastlanmıştır. Bu tasvirler arıcılığın yaklaşık olarak 15 bin yıllık geçmişi olduğunu göstermektedir. Son yıllarda Mısır’da Firavun mezarlarında yapılan araştırmalarda 3 200 yıllık kurumuş bala rastlanmıştır. Okunan tabletler eski Mısırlıların 4 bin yıl öncesinden beri balı besin, ilaç ve dini amaçlarla kullandıklarını göstermektedir. MÖ.3 bin yıllarında Mezopotamya’da yaşayan Sümerlilerin balı ilaç olarak kabul ettikleri bilinmektedir.

Arıcılık; bal arısı kolonilerinin beslenmesi ve bakımı ile arı ürünleri elde edilerek zirai kazanç sağlayan meslektir. Bu işi yapanlara da arıcı denir. Arıcılıkta en çok bal üretimi hedeflenir, bunun yanında balmumu, polen, arı sütü, arı zehri ve propolis gibi arı ürünleri elde edilir.

Arı kolonilerinin tutulduğu ahşap veya benzeri malzemeden yapılmış kutulara kovan denir. Kovanlar iki çeşittir: Silindirik olanlar kara kovan, prizma şeklinde olanlar ise fenni kovandır. Bazı Avrupa ülkelerinde fenni kovanlar iki katlı olup iki arı kolonisini ayrı ayrı barındırmaktadır. Bu sistem ile üretim artmakta, maliyet azalmaktadır.

Arıcılık genellikle ‘Arılık’ denen coğrafi konumu ve ekolojik yapısı bu işe uygun yerlerde yapılır. Arı kolonileri bütün yıl aynı arılıkta tutularak bakımları yapılıp sağılırsa buna sabit arıcılık denir; eğer arı kolonileri bal toplama ayları olan yaz aylarında daha çok çiçek bulunduran ve daha uygun ekolojik yapıya sahip yayla gibi bölgelere taşınırsa buna da seyyar arıcılık denir. Kavron arıcılık Rize’nin Çayeli ve Senoz bölgelerinde yapılan kara kovan arıcılığıdır. Bu yöredeki yaylalarda pilot bölgeler ayrılarak saf Kafkas ırkıyla bal üretimi yapılmaktadır.

 Şimdi de kovanların içindeki yaşamı yani arıları anlatalım.                                                      

Bal arıları topluluk yaşamı sürdüren sosyal böcekler olarak, herhangi bir yuvada koloni oluştururlar. Bu koloni; bir kraliçe, birkaç yüz erkek ve on ile seksen bin işçi arıdan oluşur. Görünüş olarak birbirinden farklı olan bu üç tür arıdan kraliçe ve işçi arılar dişidir. Dış görünüş olarak arılar birbirlerine çok benzerler. Bu benzerliğe rağmen kovana giren herhangi bir yabancı arı tanınır ve kovandan derhal dışarı atılır ya da öldürülür. Her kovanda kraliçenin sağladığı bir kimyasal madde vardır ve kovandaki bütün arılar bu maddeyi kraliçeden alırlar; yani kraliçe ile aynı kokuya sahip olurlar. Bu madde sayesinde ayni kolonideki bütün bireyler birbirlerini kolaylıkla tanırlar.

Bal arısı 1,2 cm uzunluğundadır. Baş ve göğüs bölümü az çok kıllıdır ve genellikle sarı tonlardaki rengi soydan soya değişir. İki büyük bileşik ve üç basit göz başın tepesinde yer alır. Koku alıcı iki duyarlı antende keskin görme duyusuna yardımcı olur. Bal arıları toplu halde yaşayan canlılardır. Kovanda yaşamın devamlılığını sağlamak için hep birlikte çalışırlar. Bir kovanda ana, işçi ve erkek arılar bulunur. İşçi arılar bütün işleri üstlenmişlerdir ve büyüdükleri hücreden çıktıkları andan itibaren gelişimleri ile orantılı olarak kovan içindeki görevleri de değişir. İşçi arılar yaşamları boyunca kovan içindeki her türlü işle ilgilenmiş olurlar. İlk üç günleri kovan temizleyici olarak geçer, kraliçe ve işçi arıların iğnesi olduğu halde bal yapamayan erkek arılar iğnesizdir.  Spermlerini keselerinde depolayan erkek arılar, kraliçe arının petek gözlerine bunları bırakır.  Bu spermlerle döllenen yumurtaların gelişmesinden dişi arılar; az sayıda da olsa döllenmeden düşen yumurtalardan  erkek arılar oluşur. Kraliçe arı, larva halinden itibaren işçi arıların tükürük bezlerince salgılanan arı sütüyle beslenerek ana arı haline gelir. Kraliçe arı, petek gözlerine bırakılmış bulunan döllü bir yumurtanın larva döneminde, işçi arı olacak larvaya göre daha sık ve daha zengin gıda olan arı sütü ile özel beslenmesi sonucunda yumurtadan yetişkine toplam 16 günde ulaşır. Daha sonra erişkin ana arılar, içlerinden yalnızca bir tanesi kovanda kalana kadar kıyasıya dövüşürler. Bu yeni ana arı kovanın eski ana arısına saldırır; o da yeni bir koloni kurmak üzere bir sürüyle beraber kovanı terk eder. Buna arıcılıkta oğul verme denir. Bu şekilde arı kolonisi ikiye bölünmüş olur. Arı kolonilerinin her birinde sadece bir kraliçe arı bulunur ve bu arı diğer dişilere göre daha büyüktür. Temel görevi ise yumurtlamaktır. Üreme sadece kraliçe vasıtasıyla olur, onun dışında diğer işçi arılar, erkek arılarla çiftleşmezler. Kraliçe, yumurtlamadan başka, koloninin bütünlüğünü ve kovandaki sistemin işleyişini sağlayan önemli maddeler de salgılar. Kaliteli ve genç bir kraliçe arı, diğer kovan içi ve kovan dışı şartlar da elverişli ise günde iki bin dolayında yumurta bırakabilir. Ayrıca arıların başıdır.

Koloni herhangi bir nedenle kraliçe arısını yitirirse ana arılarının yokluğunun farkına varan arılar, kendi aralarından bir işçi arı seçerek onu arı sütüyle beslemeye başlarlar. Arı sütüyle beslenen işçi arının üreme organları yumurtlamaya yetecek kadar gelişse de bu gelişim yalancı ana arı haline gelen işçi arının erkek arıyla çiftleşmesine olanak verecek ölçüde değildir. Bu nedenle yalancı kraliçe arının petek gözlerine bırakacağı yumurtalar döllenmemiş yumurtalar olur. Döllenmemiş yumurtalardan ise dişi arı çıkması mümkün değildir. Bu yumurtalardan çıkacak bütün arılar erkek arı olacağından koloni kısa süre içinde yok olacaktır. Arıcılıkta bu sorun koloniye yeni bir kraliçe arı edindirmek suretiyle çözülür.

 Kovan temizliği arıların ve larvaların sağlığı açısından çok önemlidir. Arılar kovanda gereksiz gördükleri her şeyi dışarı taşırlar, taşıyamayacak kadar büyük olan ve kovana dışarıdan giren böcekleri öldürürler ve propolis ile kaplayarak bir nevi mumyalama işlemi yaparlar. Propolisin özelliği, içinde bakteri barındırmamasıdır. Yani mumyalama işi için ideal bir maddedir. Arılar üç günden sonraki bir hafta boyunca adeta dadılık yaparlar. Vücutlarındaki bazı salgı bezlerinin harekete geçmesi üzerine larvaların bakımı işine yönelirler. Larvaların bütün bakımıyla üç ile on günlük arılar ilgilenirler. Larvaların bir kısmını arı sütüyle bir kısmını da bal ve çiçek tozu karışımıyla beslerler. İşçi arılar kovan çevresinden en fazla beş km. uçabilir. Onuncu günden itibaren işçilerin karnındaki balmumu bezleri gelişmeye başlar ve balmumu yapacak hale gelir. İşçi arılar balmumuyla petek inşa eden inşaat işçileridir. Arılar on gün boyunca petek üretimine devam ederler; ama doğumlarının yirminci gününde görev değiştirirler. Bu kez kovan girişinde gardiyanlık yaparlar. Arıların bedeninde yine bir değişim olur ve iğne bezleri zehir üretmeye başlar ve gardiyan olan arılar kovan kapısında nöbet tutarak davetsiz misafirlerin içeri girmesini engeller. Arılar toplam altı haftalık hayatlarının kalan bölümünde çiçekleri araştıran birer balözü toplayıcısı olurlar. İşçi arıların tamamı dişidir; ancak üreme yetenekleri yoktur ve erkek arılarla çiftleşemezler.

Erkek arılar dişilerden iridir; ama ne iğneleri vardır ne de kendileri için besin toplayabilecek organları. Tek fonksiyonları kraliçeyi döllemektir. Erkek arı, işçi arıdan günlerce sonra erişkin duruma gelebilir.

Kovan içindeki yaşamı, arıları, arı dünyasını ve hiyerarşisini tanıdığımıza göre şimdi de gelelim sonuca.  Arıcılık bir aile işletmesidir. Bu işi yapanlar için zor ve meşakkatli bir iştir. Bu işi kolay yapılabilir hale getirmek için devlet organizasyonuna ihtiyaç vardır. Önerimiz Tarım Bakanlığı 81 İlimizde bal ormanları kurmalı, yanı sıra orman kurmayı özendirerek kamu kurum ve kuruluşlarını, özel sektörü ve bankaları devreye sokmalıdır. Bal ormanları ile kastedilen çam, kestane, ıhlamur gibi ağaçlar ve ıtırlı bitkilerdir. Bal ormanları kurulup sabit arıcılığa geçilmelidir. Nostaljik kara kovanların yanı sıra iki katlı modern bal kovanları teşvik edilmelidir.  Bu işlemler kalkınma ajanslarınca proje bazında mikro hibe kredi mantığı ile desteklenmeli, üreticiler birlik altında toplanmalıdır. Bu işlem pahalı bir organizasyon olarak düşünülürse mevcut birliklere (Tariş, Marmara, Doğu ve Güneydoğu Birlikleri vb.) görev verilmeli; Ziraat Fakülteleri ile Arıcılık Enstitüleri bolca kaliteli arı üretmeli, ayrıca bu işlemler (arı, arı ürünleri ve türevleri) vadeli işlemler borsasında kendine kontrat bulmalıdır. Ülkemizde arıcılık, olmazsa olmaz, prensibiyle acilen geliştirilmelidir. Bu gelişme, binlerce aileye ve şirkete yeni iş sağlayacak; Doğu’dan Batı’ya göçü bitirecek ve orta direği tekrar canlandıracaktır. En önemlisi arıların tozlaşmayı sağlamasıyla yerli, temiz ve saf tohumlarımız tekrar canlanacak, floramız daha da zenginleşecek, ayrıca Ülkemiz kurulacak bal ormanları sayesinde yeşile boğulacak, sularımız çoğalacak ve doğamız temizlenecektir.

 Işık ve sevgiyle kalın.