Genellikle hatalarımızın hesabını tutmak, başarılarımızla övünmekten daha karlıdır.”

                                                                                               Thomas Carlyle

Bizim en büyük hatamızın ’‘Zaman hırsızlığına paydos!’’ demeyi bilemeyişimiz olduğunu düşünüyorum.

Neden derseniz…

Bir gün vakit bulursam yapacağım. Şimdi ona ayıracak zamanım yok, daha sonra bakarım. …

Saat kaç olmuş?  Zaman nasıl geçmiş, anlamadım. Daha yapacak bir sürü işim var.

Akşam oldu; ama ben en önemli konuları bile halledemedim.

En son ne zaman sinemaya gittiğimi bile hatırlamıyorum.

Kitabı incelemek için zaman bulamadım, yalnızca ana başlıklara bakabildim. …

Eşim, çocuklarım ve arkadaşlarım ile zaman geçirmeyeli epey oldu. …

 Benzer örnekleri çoğaltmak mümkün. Aslında yukarıda anlattığım cümlelerin hiçbiri bize yabancı gelmiyor. Gelmemeli de.

Hatta hemen hepsini çok sık kullanıyoruz.

Bazen bir günün 24 saatten daha fazla olmasını diliyor ”Keşke vaktim olsaydı” diye yakınıyoruz.

Peki, bunların nedeni yalnızca işlerimizin fazla olması mı, yoksa zamanı iyi kullanamayışımız mı?

Zaman, asla biriktirilemeyen bir kavram olduğu için yapmak istediklerimizi ertelemek en büyük hatamız oluyor. Her gün bireylere ne bir eksik ne de bir fazla sadece ve sadece yirmi dört saatlik ya da seksen altı bin dört yüz saniyelik bir çek veriliyor. Bu çeki son saniyesine kadar harcıyoruz. Çünkü zamanı daha sonra harcamak üzere saklamak, mümkün değil. Herkesin eşit zamanı var.

 Bu zamanın ne kadarının doğru yerde ve doğru şekilde kullanıldığı ise farkı yaratıyor.

Peki zamanı iyi kullanabilmenin bir formülü var mı ?

Tabii ki yanıtımız EVET.

Formülün adı: “Zaman Yönetimi”

Bir günlük süreyi en verimli şekilde kullanmayı, zamanı kontrol etmeyi öngörüyor. Bunun için de ilk olarak bireyin önceliklerini ve hedeflerini belirlemesi gerekiyor. Bugüne kadar Dünyada bir milyondan fazla kişiye “Time Manager” Zaman Yönetimi eğitimi veren eğitimciler, zaman yönetiminin en önemli unsurunun “Hedef koyabilmek” olduğunu söylüyorlar.

Yaşarken en önemli zamanlarımızın, en önemsiz konular tarafından rehin alındığını görüyoruz ve de biliyoruz. Bunun içinde zamanımızı daha etkin bir biçimde yönetmek ve kontrolünü elimize almak zorundayız.

Aslında hedefi olmayan insanlar, zaman yönetiminden şikayet ederler. Hep hayatta bir şeyleri istiyor olmalıyız. Amaçlarımızı ve hedeflerimizi belirtmeliyiz. Aksi takdirde bize dayatılanları yapar konuma düşeriz. Yanımızda çalışan diğer kişileri de buna alıştırırsak işlerimizin sonu gelmez.

Şu anda geliyor mu?

Böyle kişiler, eğitimciler tarafından “Flapsi Hapsi” terimi ile tanımlanıyor.

Flapsi Hapsi, öncelikleri olmadığı için gün içinde bir sürü işle boğuşan, günün sonunda da yapması gerekenlerin çoğunu yapamadığını gören ve bu nedenle işlerini eve götüren, ertesi gün işe yorgun argın, bezgin ve hatta hayatından bıkmış bir şekilde gelen ve bunu rutin yaşayan kişinin durumunu anlatıyor. Bu konudaki eğitimlere katılanlarla yapılan söyleşilerde, katılımcıların çoğunun Flapsi Hapsi’yi kendilerine yakın bulduğunu belirttikleri saptanmıştır.

İnsanın hayatla, işle ya da kendisiyle ilgili hedefler koymasından sonra yapması gereken; bunların doğrultusunda önceliklerini saptamaktır. Çünkü kişinin önüne yapması gereken birçok iş geliyor ama; hangisinin daha önce yapılacağını hedefleri belirliyor. Örneğin hedef eldeki projenin belirlenmiş zamanda bitirilmesiyle ilgiliyse kişinin öncelikle projesiyle ilgili işlerini bir an önce yapması gerekiyor. Önceliklerin belirlenmesinin bir diğer iyi yanı ise, çevresindekilerin kişinin önüne “acil işler!” getirmesini en aza indirgemesidir.

Kişinin zamanını çalan unsurlar yalnızca kendi kontrolü dışında gerçekleşenler değildir. Kişilerin kendilerine zor görünen işler yerine önceliği olmamasına rağmen daha kolay halledilebileceği işleri yapması da bir zaman kaybıdır.

Buna “Zaman Yönetimi” kavramları arasında “Ertelemecilik” deniyor. Bireylerin genellikle kendilerine zor görünen işleri, daha sonra yaparım, mantığıyla ertelemesi anlamına geliyor.

‘Zaman Yönetimi’ eğitimcileri bu konuyla ilgili bir teknik geliştirmişler; Buna “Fil Tekniği” diyorlar.

Bu teknik, büyük işleri küçük parçalara bölmeyi öngörüyor. Bunu da filin büyüklüğü ile özdeşleştirmişler. Eğitimciler, şöyle söylüyorlar: Kocaman bir file baktığınızda bunu yiyemem ve yutamam; çünkü çok büyük, dersiniz. Ancak küçük parçalara ayırır ve bunlara odaklanırsanız her gün bir parçasını keyif ve afiyetle yiyip bitirebilirsiniz. Bu nedenle zor görünen işleri de küçük bölümlere ayırarak planlamak işin daha kısa sürede bitmesini ve daha kolay yapılmasını sağlar.

Zaman hırsızlarının hepsinden kaçınmak mümkün mü, diye sorarsanız

 hepsinden kaçınılmayacağı, cevabını alırsınız. Ancak onları en aza indirmek veya indirtmek bizim elimizde. Öncelikle her gün planlama yapmak için zaman ayırmak gerekiyor. İş, plan yapmakla da bitmiyor. Yapılan plana uyulması da önemli. Ayrıca uzmanlar, planlamanın yalnızca işi kapsamaması; astlar, üstler ve arkadaşlar ile geçirilecek zamanın ya da kişisel işlerin de planların içine alınması gerektiğini belirtiyorlar.

Gelişen teknoloji doğru kullanıldığında, zaman yönetimi açısından birçok faydayı da beraberinde getiriyor. İnternet, son yıllarda telefonun hakimiyetini yıkan en önemli gelişmelerden. Birçok kişi artık e-postayı, görüntülü görüşmeleri tercih ediyor. Kıtalar arası saat farkları bunu çok basite indiriyor. Örneğin ülkemizde bankalar kapandığında Hindistan’daki bilgi işlemciler bankalarımızın işlerini yapıp ertesi güne bize forwadlıyorlar. Bu ve benzeri işler bütün dünyaya yapılıyor: Almanyada arabanızla gişeye yanaşıp hamburger siparişi verdiğinizde mutfağa komut, Hindistan’daki bilişim şirketi üzerinden fiber optik kablo ve fiber hızla ulaşıyor.

Ancak teknoloji yanlış kullanıldığında bir zaman kaybı da doğuyor. İnsana ilgili, ilgisiz birçok veri de gelebiliyor. Bunlardan hangisi benim için önemli diye bakarken zaman kaybedip gelen e-postalar içinde boğuluyor.

Bunu engellemek de insanın elinde.

Nasıl mı?

Mesaj gönderirken bunun gerekli olup olmadığını da düşünmek lazım.

Tüm bunların anlaşılması ve uygulanması için de kişilerin “Zaman Yönetimi” konusunda eğitim ve seminerlere katılması, tüm bu anlatılanları da yaşamında uygulaması gerek.

Konunun, olmazsa olmaz, önemini takdirlerinize bırakıyorum.

Işık ve sevgiyle kalın!