Yaraları saramıyorsan eğer, eşeleme. İyileştirmek varken yenileriyle yaralamak niye? İnsan yaşam ilerledikçe değil, yüreğindeki aldığı yaralar arttıkça daha çok yaşlanıyor.
Eğer bir yaşam adanmak içinse, adanan yaşamların çoğu kez karşılık bulamayıp unutturulmak istenerek onu yeniden yaralamak da ne oluyor?
 
Bir yazar: ''İnsanı terk etmeyen iki şey var. Birisi her daim yanında olan ana, diğeri  yüreğinde açılmış olan yara'' diyor.
Yaralarla yaşandıkça hayallerde mutluluklar olsa ne olur? Yaralı insanlara ''Umutları umutlara bağla '' denebilir mi?
Çocuklukta, gençlik yıllarında alınan derin yaralar bir sınavdan geçmemize yardımcı oluyor. Bu sınav süreci içinde kendimizi bir yerlere taşırken bizde kalan izler, umudu umuda bağlamamıza karşı duran önemli engellerdir.
Yaralı birine kurşun atmak yerine onun yarasını sarmasına, kendi kendini iyileştirmesine yardımcı olmak kadar güzel bir erdem olabilir mi?
 
Sevdiğinizi, sevdiklerinizi kaybettiğinizde o kayıplardan dolayı adeta yaralı bir beden taşıyorsunuz. Yeni kurşun atışları olmadığı sürece bedendeki acı ve hüzne karşın: 'Bırakın Yaşayalım!' diyebilme gücünü buluyorsunuz.