Bir annenin memesiyle çocuğunu beslemesi gibi din de ruhu besler. Yani din bebeğe süt veren anne gibidir. Çok önemlidir, çok değerlidir. Ama çıkartıp yüzümüze yüzümüze sallarsan olmaz! O zaman, memesini çıkartıp yüzüme sallayan anne kılığına bürünmüş bir şeytani sapıktan farkın kalmaz. Yavrusunu besleyen annenin memesinin kutsallığı neyse, nasıl mahremse, bunu konuşmak ve yazmak bile insanı nasıl derinden rahatsız ediyorsa Din de mahremdir, kişiyle yaradan arasındadır. Din adına konuşan herkes günahkardır; çünkü din adına konuşulmaz.

Tek kitap vardır, adı Levhi-i Mahfuz. Tek mabet vardır, adı Evren. Gerisini hep biz insanlar yaptık. Aracıya ihtiyaç yoktur. Aracıyı araya şeytan koymuştur. İnanmayı seçen kitabı okur anlar, bu yüzden “Oku” diye başlar.

Okuduğumuz her kitap Türkçe için sadece 29 harfin değişik şekilde birleşiminden oluşur; aynı etrafımızda gördüğümüz her şeyin aynı atomların bir araya gelmesiyle oluşması gibi. Ama her şey birbirinden ne kadar farklı değil mi? Bizleri oluşturan aynı atom ve milyonlarca değişik kitabı oluşturan sadece ve sadece 29 harf… 

Temelde biriz ama aynı değiliz, deneyimlerimiz ile deneyimlediklerimiz birbirinden farklı…

 İnsan iki kısımdır. Yarısı sabretmek, yarısı şükretmektir. 

Kısacası Din kişiyi insan yapma yöntemidir!

Işık ve sevgiyle kalın!