Oluşturduğu ölüm korkusu nedeniyle toplumda ruhsal değişikliklere yol açabilecek bir durumla karşı karşıyayız. Ölüm korkusunu aşmak için yaşamın anlamına her ne kadar kolay olmasa da odaklanmak gerekiyor.
 
Sokağa çıkmanın sınırlandırıldığı, yasaklanabileceği şu günlerde uzun süredir ertelediğimiz bir hobimize örneğin yazmaya başlamalı ve bir şekilde yazarak amacımızı yerine getirmeliyiz. Ayrıca düşündüğümüzden daha dayanıklı ve yaşama tutunma özelliğinde olduğumuzun farkına varırız evde kaldığımız bu süreçte.
 
Evde olmak ruhsal yapımızı, ruh halimizi ve psikolojimizi bozmamalı. Yaşadığımız günlerde ve ortamda bir belirsizlik olduğu gerçek. Belirsizliğin bir ucu açık da olsa  zamana bırakıp kabullenmeliyiz. Hastalığın salgın durumuyla ilgili haberleri sık sık televizyonlardan öğrenmeyi ruh sağlığımız için zaman zaman azaltmalıyız.
 
Normal zamanlarda evde yaşamın akışı nasılsa bu süreçte de devam ettirmeli, aynı zamanda yatıp aynı zamanda kalkarak güne başlayıp düzen bozmadığımızı, değiştirmediğimizi kendimize göstermeliyiz.
 
Evdeki düzeni korumayla birlikte dostlarla yaptığımız her zamanki telefon konuşmalarına  da aksatmadan devam demeliyiz.
 
Stresli durum ve böyle bir yaşam içinde olduğumuzu kabul edersek, bunun artarak bizi depresyona ve daha ileri klinik tablolara sürüklemesine  izin vermemiş oluruz.
Tüm dünyanın yaşadığı bir salgın hastalığı biz de yaşıyoruz diyerek gerçeği kabullendiğimizde, umudumuzu diri tutmuş oluruz.
 
Salgın hastalığın özelliği gereği bir kısım insanlara; 'Evinizde Kalın' denirken, hekimlere de; 'Hastanızın  Yanına Gidin' deniyor. Böyle ciddi bir durumda Ankara'da üniversite hastanelerinin birinde iki iş bilir  (!) yönetici görevine koşarak giden bir bayan hekimin hastalığın aydınlatılması konusunda yaptığı konuşma ile ilgili olarak
birilerinden aldıkları emre (!) uyup etik dışı soruşturma açtılar. Bununla da kalmayıp hekimden acil özür dileme yazısı istediler. Vicdanları sızlatan bir durumdu bu bana göre.
Hekim, hemşire ve sağlık personelinin balkonlarda alkışlandığı günlerde bir hekime hastalıkla ilgili konuştuğu için verilen ceza!..
 
Sözü edilen üniversite tıp fakültesi hastanesindeki bu iki yöneticiye benim bir hekim sözüm olacak.
 
''Görevini yerine getiren bu çalışkan doktor hakkında soruşturma açıp özür dileteceğinize asıl yapmanız gereken kasıtlı olarak o videoyu gizlice çekip size ulaştıran ve yayınlayan yandaş kişilik yoksunu her kim ise, onu bulup hakkında soruşturma açmanız ve özür diletmeniz olmalıydı. 
 
Bunu yapmadınız, yapamadınız...
 
Hiçbir sorun sonsuza kadar devam etmez ve çözümsüz değildir. Bu dönemi gerekeni gerekli şekilde yaparak sorunsuz şekilde bitirmeye çalışmalıyız. Yeter ki, Atatürk'ün bize bıraktığı önemli bir miras olan 'Akıl' ve 'Bilimden' uzaklaşmayalım.