17 Nisan 1940 Köy enstitüleri kuruldu. Köy enstitüleri ile ilgili şimdiye dek, çok şeyler yazıldı çizildi. Bence, bu okulların açılmasındaki temel amaç, okuma- yazma öğretmekti. Ne demek okuma yazama öğretmek? 
 
Alfabedeki sekiz ünlü yirmi bir ünsüz harfin, seslilerinin tek başına sessiz harflerin bir ünlü harf ile seslendirilmesi değildir okumak. o bir seslendirmedir; okumak değildir. “A ile T” harfi  yan yana getirince AT diye seslendiririz. A ünlüsü ile  T  ünsüzünün yan yana getirilmesi de “yazmak” değildir. Okuma- yazma kavramı daha geniş , anlamlı bir kavramdır. 
 
Okumak, harflerin oluşturduğu hece ya da hecelerden; hecelerin oluşturduğu sözcüklerden; sözcüklerin oluşturduğu cümlelerden anlam çıkarabilmektir. Anlam çıkarılamıyorsa salt “ seslendirme” yapılıyor demektir. Anladığımız cümlelerden paragraf oluşturabiliyorsak; ya da anlamlı cümlelerden anlamlı paragraflar oluşturabiliyorsak işte o zaman (yazma ) eylemini gerçekleştiriyoruz demektir.
 
İşte bu nedenle cumhuriyetin ilk yıllarında (bu anlamda) okuyanı ve yazanı çoğaltmak önemliydi.
 
Okuduğunu anlamayan, onu yorumlayamayan kişiler yaratıcı olamaz, düşünemez, sorgulayamaz; buyrulanı yapar. Bu insanlar üretemez. Etken değil edilgen olurlar. Yeni cumhuriyetin, düşünen sorup sorgulayan üreten bireylere, bu bireylerin hızla artması için öğretmenlere gereksinim vardı. Bu temel amaçla Köy Enstitüleri açıldı. Ancak; köylere şehirlere atanan bu öğretmenler buyrulanı yapmadılar, biat etmediler. “Neden ki sen de yapabilirsin biz de yapabiliriz,” dediler.Matematik öğrettiler,fen bilimlerinden söz ettiler.”Dayanışma içinde olun,siz de üretebilirsiniz”,dediler.Hurafeleri değil doğa olaylarını nedenleriyle anlattılar.Köyde şehirde” kullar” azaldı “bireyler” çoğaldı.Köyde şehirde “demokrasi” denilen bir sözcük konuşulmaya başlandı.Cumhuriyeti kurucuları “ortak akıl diyorlar,hak hukuk diyorlar,kadın hakları diyorlar.kadınlarında seçme seçilme hakkı var diyorlar.. Bu söylenenleri,yapılanları, öğretmenler köylerde dillendiriyorlar. E.. bir şeyler oluyor!..
 
Deniliyor ki: Düşünsel normları ezberletmek olmaz. Bu anlayış  şiddeti getiriyor.Demokrasi aydınlaşmış insan gerektirir.
 
İnsanlarda doğal bir adalet duygusu vardır. Kötü eğitim bu duyguyu bozar.Oysa insanlaşma eğitimi,insan olmanın eğitimi verilmelidir.İşte o zaman “kullar” “ vatandaş” olur…
Bu ve bu gibi anlayışlardan ve de bu öğretmenlerden hoşlanmadı egemenler! Köy Enstitüleri 1948 başlayarak yıpratılmış, değişime uğratılmış 1952 yılında da kapatılmıştır.
 
Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’i, Genel Müdür İsmail Hakkı Tonguç’u, öğretmenleri,eğitim çalışanlarını saygıyla anıyorum.