Hayata geldiğimiz andan itibaren ömrümüzün önemli sayılacak bir kısmını tanıdığımız, tanıştığımız insanları dinleyerek, onların dertlerine derman olabilmek için geçiriyoruz yaratılışımız gereği…

Kolay mı ömrümüzün önemli bir kısmını insanları dinleyerek, onların dertlerine derman olabilmek için geçirmek! Kiminde büyük hayal kırıklıkları, kiminde de dünya tatlısı güzel haberler…

Sonuç olarak biz de insanız. Kendi yaşam maceramızda da öyle ya da böyle epeyce yaralanmışız. Zaten yara almadan bu dünyada yaşayabilmek mümkün mü? Ancak biliyorum ki insan bu yaralarla büyüyor, hayata tutunup var oluyor.

Varoluşun da kayboluşun da altındaki imza hep bu yaralara ait. Başarılar da, yenilgiler de bu yaraların eseri.

Bir insan olarak insanları dinledikçe, onların anlattığı hikayelerin bir yerlerinde kendimi de gördükçe, o acıların içinde onlarla birlikte yoğruldukça, sadece onlar değil, bizler de yoğun bir terapiden geçiyoruz.

Artık onları da, kendimi de daha iyi anlıyorum. Kader yolu bizi her zaman başarıya ve mutluluğa götürmüyor. Ancak o yolun bizi nereye götürdüğünü bilmekse, sadece ve sadece bize düşüyor.

Sonuç olarak; Ülkemiz de bugün yaşadığımız öfke patlamasının, bencilliğin, vurdum duymazlığın, kargaşanın ve toplumsal duyarsızlık hastalığının sevgisizlikten kaynaklandığını, şifanın ise her zaman sevgiden, şefkatten ve sabırdan geldiğini çok daha iyi anlıyor ve biliyorum.

 Pandemiyle birlikte yepyeni bir Dünya kurulurken; nerede ve nasıl olacağımız konusundaki seçim sizin…

Işık ve sevgiyle kalın!