Bizim kuşak gıda konusunda şu ünlü söz ile büyüdü: "Türkiye, kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biridir"... Cümleyi açarsak "Ülkede herkes sağlıklı, güvenli, sosyal adaleti de sağlayarak yeter miktarda gıdaya ulaşmakta hiçbir zaman sıkıntı çekmez" olgusu ortaya çıkıyor. Bu düşünce uzun süre Türkiye için geçerli oldu. Nüfusun büyük bölümü kırsalda yaşıyordu, tarlası ve bahçesinden onlarca tarım ürünü fışkırıyordu. Ta ki şehirlere göç başlayıncaya kadar.  Köyler mahalleye dönüşüp, topraklar boş kalınca ve en önemlisi ata tohumları ortadan kalkınca "Sağlıksız Gıda" adında toplumsal bir sorunumuz oldu. Sağlıklı bir hayat ve bünye için iyi ve besleyici gıdalar tüketmek şart. Aile olarak sağlıklı gıdaya erişemiyorsak; kötü beslenmeyle sağlık sorunları ve hastalıklar ortaya çıkmaya başlıyor.  Aile bütçemizi, bozduğumuz sağlığımızı düzeltmek için harcamak zorunda kalıyoruz. Para öde sağlıksız gıda al... Hastaneye git sağlıksız gıdanın yarattığı hastalığı tedavi için tekrar para öde. Genel tabirle "Paranla hastalık satın al"... Tüm dünya özellikle pandemi sonrası bu konuyu daha da konuşur hale geldi. Sağlıklı ve güvenli gıdaya ulaşmanın alt yapıları kurulmaya başlandı. Bununla ilgili hükümetler politikalar üretmeye devam ediyor. Yeni tarım modelleri üzerinde uzun zamandır çalışmalar var.  
 
ÜRETENLER ŞEHİRLERDE TÜKETİCİ OLUNCA! 
Gıda güvenliği, halkın iyi ve sağlıklı bir yaşam sürdürmesi için yıl boyu yeterli, güvenli ve besleyici gıdaya ulaşması, sahip olması anlamına geliyor.  Bunun yanında gıdanın sağlıklı çevreyi, toplumsal özgüveni, herkes için yeterli ve iyi gıda bulunmasını teşvik edecek şekilde üretilmesi ve dağıtılması gıda güvenliğinin asıl unsurları olarak karşımıza çıkıyor. Adil olmayan gıda fiyatları, pazarların ve gıda sistemlerinin belirli kartellerin eline geçmesi en büyük güncel sorunlardan. Herkesin sağlıklı ve yeterli gıdaya ulaşması için adil dağıtım, makul gıda fiyatları, yerel pazarlar ve gıda güvenliği şart. Türkiye'de bu sorun kırsaldan büyük kentlere göçle başladı. Köylerde toprağı işleyip üretim yapan nüfus, şehirlere gelince üreticiyken tüketici konumuna geçti. Bu durum yeterli gıdaya ulaşmamızı engel teşkil etti.  

TARIM DEĞİŞTİ, YEMEKLER DEĞİŞTİ! 
Tarım değişince, ülkede yemekler de değişti. Dünyanın her yerinde çiftçiler topraklarını bırakıp gitti. Yerel halk için gıda üreten tarlalarda şimdilerde ithalat için ürün yetişiyor. Toprağın, tohumların, pazarların ve gıda dağıtım sistemlerinin belirli merkezlerde kontrol altına alınması hepimize zarar verdi. Sağlıklı gıdaya ulaşmamız zorlaştı.  Şehirlerde abur cubur yiyecekleri her noktada bulmak çok kolayken, sağlıklı meyve ve sebzeyi bulmak bir o kadar zorlaştı. Sonuç olarak; obezite ve hastalıklar bize parayla verildi.  

YENİDEN ORGANİK ÜRÜNLER! 
Koruyucu, tatlandırıcı, renklendirici, şeker, tuz ve zararlı yağ içeren arıtılmış ve işlenmiş gıdalar artık terk ediliyor. Yeniden dedelerimizin-ninelerimizin yöntemleriyle üretilen yiyecek ve içecekler üretilmeye başlandı. Ata tohumları yeniden hayat buldu. Organik ve sertifikalı ürünler özel kurulan çiftliklerde halkın gıda güvenliği açısından büyük önem taşımaya başladı.  
 
Sağlıklı hayat için sağlıklı gıda olmazsa olmaz. Biz de bu anlamda üzerimize düşen görevi yerine getirdik. Uzun zamandır çalıştığımız sağlıklı bir projeyi hayata geçirdik. Kendi çiftliğimizde ürettiğimiz sertifikalı organik ürünlerin sizlere ulaşacağı bir internet sitesi oluşturduk. www.organiksitem.com üzerinden güvenli gıdaya ulaşabileceksiniz.  
 
Son söz olarak, "Sağlıktan büyük zenginlik yoktur" diyelim...