Birinci Dünya Savaşı’nın yenilgiyle sonuçlanmasının ardından Mondros ve Sevr’i imzalayan Osmanlı Devleti için sonun baÅŸlangıcı gelmiÅŸti. Bu nedenle yerel direniÅŸe geçen Türk halkından ayrı olarak PadiÅŸah-Halife ve İstanbul Hükümeti teslimiyetçi bir çizgiyi benimseyerek düÅŸmanla iÅŸbirliÄŸi yaptı ve giderek ihanet edecek bir noktaya geldi. Yerel direniÅŸ odaklarını tek bir çatıda birleÅŸtiren en önemli adımlar önce Sivas Kongresi ve sonra da Birinci Meclis oldu.
Günümüzde İslamcı ya da kendini muhafazakar olarak tanımlayan çevrelerde saltanatın kaldırılması, Vahdettin’in hain ilan edilmesi hoÅŸ karşılanmamaktadır. Oysa Birinci Meclis’te yer alan ülke kurtarma noktasında birlikte hareket eden fakat diÄŸer konularda anlaÅŸmazlık yaÅŸayan iki grup (Birinci Grup, İkinci Grup) saltanatı kaldırmak noktasında birlikte hareket etti. İki grup arasındaki temel anlaÅŸmazlık ülke kurtulduktan sonra ülkeyi kimin yöneteceÄŸi ve rejimin ne ÅŸekilde ÅŸekilleneceÄŸi konusundaydı. Muhafazakar İkinci Grup, Devrimci Birinci Grup’un köktenci deÄŸiÅŸiklik yapma ihtimalinden ve Mustafa Kemal PaÅŸa’nın otoritesinden rahatsızdı. Ancak neredeyse her iki grup da saltanatı kaldırmak noktasında birbirleriyle yarıştılar.
Saltanatın kaldırılması konusunda ilk görüÅŸmeler 30 Ekim 1922 tarihinde yapılmaya baÅŸlandı. İlginç olan saltanatın kaldırılması konusunda Sinop milletvekili Dr. Rıza Nur ve tamamına yakını Birinci Grup üyesi 78 arkadaşıyla birlikte bir önerge verdi. Önerge, Osmanlı İmparatorluÄŸunun yıkıldığına, yeni Türkiye Hükümeti’nin onun yerini aldığına ve Hilafet Makamı’nın esaretten kurtarılacağına iliÅŸkindi. Dolayısıyla bu metinden çıkan henüz barış antlaÅŸması yapılmamıştı ve İstanbul da hâlâ iÅŸgal altındaydı. BaÅŸlıkta hilafet makamından söz edilip saltanat makamından söz edilmemesi, Saltanatın kaldırılmasının planlanmasıydı. Atatürk karşıtlarının en çok kullandığı isimlerden biri de Dr. Rıza Nur’dur. Acaba Dr. Rıza Nur’un saltanatın kaldırılması konusunda ilk giriÅŸimi yaptığını bilmiyorlar mı, görmezden mi geliyorlar?
Önerge Osmanlı İmparatorluÄŸunun yıkıldığını, onun yerini ulusal egemenlik sistemine dayanan TBMM Hükümeti’nin aldığını, yeni Türkiye Hükümeti’nin Osmanlı İmparatorluÄŸu’nun yerini aldığı ve milli sınırlar içerisinde tek varisi olduÄŸu, 1921 Anayasası ile egemenlik hakkının millete verildiÄŸi ve bu nedenle de İstanbul’daki PadiÅŸahlık makamının tarihe karıştığı, İstanbul meÅŸru bir hükümet olmadığı ve İstanbul civarının idaresinin TBMM Hükümeti’nin memurlarına verilmesi gerektiÄŸi (Lozan görüÅŸmeleri baÅŸlamamıştı ve İstanbul halen iÅŸgal altındaydı) ve Hilafet Makamı’nın iÅŸgalcilerin elinden kurtarılacağı belirtilmekteydi.
Önerge okunduktan sonra İkinci Grup’un liderlerinden Hüseyin Avni (UlaÅŸ) Bey, önergenin içeriÄŸine katıldığını ama konunun önemine binaen önce komisyona gönderilmesini istedi. Ancak önerge komisyona gönderilmeden oylamaya sunulmaya kalkılınca İkinci Grup üyeleri oylamaya katılmayarak engelleme yaptı. Neticede oylama sırasında toplantı yeter sayısı saÄŸlanamadı.
1 Kasım 1922 tarihli toplantı öncesinde Dr. Rıza Nur, Hilafet Makamı ile ilgili görüÅŸünü güncelledi. Hilafetin Türklerde ve Osmanlı hanedanında kalmasına iliÅŸkin bir ilave yaptı. Halifeyi de TBMM seçecekti. Birinci Grup’un bu giriÅŸimi karşısında İkinci Grup’dan Hüseyin Avni Bey 25 arkadaşıyla saltanatın kaldırılması ve halifeliÄŸin kalmasına iliÅŸkin bir önerge verdiler. Buna göre 1921 Anayasası’na dayanarak Türkiye halkı, TBMM Hükümeti’nden baÅŸka hükümet tanımıyordu. 16 Mart 1920 tarihinden geçerli olmak üzere İstanbul’daki yönetim ÅŸekli kaldırılıyordu. Halifelik, Osmanlı hanedanına ait olup TBMM tarafından bu aile üyeleri arasından seçilecekti. Halifelik Makamının dayanağı Türkiye Devleti idi.
Birinci Grup ve İkinci Grup üyeleri, saltanat ve hilafet makamlarını birbirinden ayırarak, saltanatı kaldırmak ve hilafeti yürütme gücü olmadan yerinde bırakmak, seçiminde de TBMM’yi yetkili kılmak noktasında uzlaÅŸmış durumdaydılar. Ancak dikkat çekici olan her iki grubun ayrı ayrı teklif vermesi, ortak bir teklif vermemesiydi. Üstelik her iki grup bu konuda hem rekabet halindeydi ve hem de neredeyse birbiriyle yarışıyordu. Birinci Grup’un önergesi karşısında İkinci Grup bundan geri kalmak istememiÅŸti. Muhtemelen her iki grup da konuya ulusal egemenlik açısından bakmış, saltanat makamını ulusal egemenliÄŸin önünde engel olarak görmüÅŸtü. Bunu Vahdettin’in ihaneti de kolaylaÅŸtırmıştı. İlave olarak Hilafet Makamını oturacak kiÅŸiyi TBMM’nin seçmesi ulusal egemenlik kavramı, Meclis üstünlüÄŸü ve kuvvetler birliÄŸi sistemi açısından anlamlıydı. Dolayısıyla Meclis, seçtiÄŸi Halifeden üstün konumdaydı. Onu seçen, onu kaldırabilirdi de…
Her iki önergenin okunmasının ardından TBMM BaÅŸkanı Mustafa Kemal PaÅŸa, uzun ve ayrıntılı bir konuÅŸma yaptı. Atatürk’ün konuÅŸmasından sonra oturum baÅŸkanı kimseye söz vermeden her iki önergeyi de ortak komisyona (Åžer’iye, Adalet ve Kanunu Esasi) gönderilmesini oya sundu ve genel kurul bunu kabul etti. Ortak komisyonda her iki önerge birleÅŸtirildi ve İkinci Grup’un önergesine yakın bir metin genel kurula gönderildi.
Mustafa Kemal PaÅŸa, ortak komisyondan gelen tasarının vatanın ve milletin bağımsızlığını sonsuza kadar saÄŸlayacak bu maddelerin oy birliÄŸi ile kabul edilmesini isterken İkinci Grup liderlerinden Hüseyin Avni Bey, Türk milletinin istibdat zincirini kırdığını ve sonsuza kadar özgür ve egemen olarak yaÅŸayacağını belirtti. Gerçekten TBMM, tasarıyı oybirliÄŸi ile kabul etti. Oy verenler arasında iki grubun dışında yer alan bağımsızlar da vardı.
Sonuç olarak 1 Kasım 1922’de Saltanatın kaldırılmasına ve Vahdettin’in İngilizlere sığınmasına giden sürecin Birinci Meclis’te sadece Mustafa Kemal PaÅŸa’nın kiÅŸisel ya da ekibinin bir giriÅŸimiyle gerçekleÅŸmediÄŸini, bugün Atatürk’e karşı kullanılan Dr. Rıza Nur, İkinci Grup, Hüseyin Avni UlaÅŸ gibi muhalif unsurların da desteÄŸiyle saÄŸlandığının altını çizmek isterim. Bu karar, Milli Mücadele’yi baÅŸaran ve Cumhuriyeti kuran tüm vatanseverlerin ortak iradesiydi. BaÅŸta Atatürk olmak üzere hepsini sevgi ve saygıyla anıyorum. Milli Mücadele’yi TBMM’nin yürüttüÄŸünü ve Türkiye Cumhuriyeti’ni de TBMM’nin kurduÄŸunu hatırlatıyorum. Meclis’in eski gücüne tekrar kavuÅŸmasını diliyorum.