​Ahlak ve din anlayışında din kendi inanlarını muhatap alırken ahlak ise herkesi, tüm insanları kapsar. 

İnsanın ahlaklı olması dindar olmasına bağlı değildir.  Ahlak felsefesinde dinin bazı değerlendirmeleri ahlakın yaptırım gücünü zayıflatabilir.

Bir toplumda kendini dindar olarak tanımlayanların bir kısmının ahlak, adalet ve erdemle ilgisinin olmadığı da bir gerçektir. 

Yeryüzünde dinle bağlantısı olmayanların yasa dışı ve ahlak dışı yollarla elde edilen servetlerin başkalarının yoksullaşmasına sebep olduğu için durumu insanlık suçu saydıkları kaydedilmektedir. Bu inançta olanlar doğru ya da yanlış Tanrı'nın dinden bağımsız olduğunu kabul eder.

Ahlakın tarihi dinin tarihinden çok daha eskidir.  

Ortaçağda ve onu izleyen yıllarda milyonlarca insan Hıristiyanlık adına katledilmiştir. Yirminci ve 21. Yüzyılda kendini Müslüman olarak tanımlayan ve bunlar içinde Irak, Pakistan ve Afganistan'ın da yer aldığı birçok ülkede yapılan katliamlar bugün de devam etmektedir. 

Din baskısının ağır olduğu bu ülkelerde ne enteresandır ki, hırsızlık, yolsuzluk ve rüşvet hiç eksik değildir.

Öte yandan dindar oranının düşük olduğu İskandinav ülkelerde hırsızlık ve rüşvet olaylarına çok az rastlanması düşündürücü bir durum değil midir?

Bir ülkede din sorgulanamaz tabu haline getirilirse ve ahlak dinsel ahlaka indirgenirse o ülkede demokrasiden söz etmek zorlaşır. 

Yine o ülkede ahlak dinin temelinde görülüyorsa ahlak dersleri din dersleriyle birlikte veriliyorsa, yüzyıllar da geçse böyle bir ülkeye gerçek demokrasi gelemez.

İnsanları iyiliğe ve ahlaklı olmaya yönlendirmenin yolu dini baskı ile ve öte bir dünyadan sık sık bahsetmekle olmaz. 

İyi bir insan hiçbir karşılık ve baskı olmadan iyi olan ve iyilik yapan ahlaklı bireydir.

Halkları yoksullaştıran nedenlerden biri onlara sürekli: 'Bu dünya değil öte dünya düşüncesinin işlenmesi ve yerleştirilmesi olabilir.'

Din ve inanç sömürüsü kullanılan ülkelerde, ülkenin devasa kaynakları kolaylıkla buharlaştırıldığı için yoksul halk bu kaynaklardan hakkı olduğu halde yararlanamaz.

Rönesansın doğudan değil de batıdan başlaması batılıların bilim, akıl, ahlak ve felsefeyle sıçrama yapmalarına ve bu unsurları yaşamlarına geçirmelerine bağlıdır.

''Öte dünya inancı olmayan insandan her türlü kötülük gelir!'' açıklamasında bulunan din görevlilerine cevap olarak şu söylenebilir.

İslam adına baş kesen, koydukları bombalarla masum insanları öldüren katil teröristlerin 'Öte Dünya İnancı' demek ki yok o zaman!