Geçtiğimiz günlerde Afganistan’da Taliban’ın hızlı bir şekilde ilerleyip ülkenin tamamını –Başkent Kabil dahil- ele geçirmesi her ne kadar şaşkınlık yaratmış gibi görünse de gerçekte durum, Marquez’in Kırmızı Pazartesi’ndeki gibidir; yani böyle olacağı epeydir belliydi. 

Türkiye’de ilk başta tartıştığımız NATO ve ABD’nin ülkeyi terk etmesinin ardından Kabil Havaalanının geleceği meselesiydi. ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler Afgan halkıyla değil, Kabil Havaalanının geleceği ile ilgililer. Tarih bize Afganistan’ın imparatorluklar mezarlığı olduğunu gösteriyor. Önce İngiltere ardından Sovyetler Birliği ve ABD bu deneyimi yaşadılar. Ancak sonuçta Taliban kazandı ama kaybeden hep Afganistan halkı oldu. Hem emperyalist güçlerden çekti hem de Ortaçağ karanlığından… Neticede dış güçler, Taliban’la masaya oturur, menfaatine bakar. Kadın hakları, insan hakları umurlarında olmaz. İşte en fazla yaptıkları kendilerine hizmet edenleri toplayıp götürdüler. Afgan halkı başlarında Nazi subayları bulunan toplama kampı sakinleri gibi… 

Türkiye’de Afganistan üzerinden tartıştığımız ikinci konu Suriyelilere ilave olarak gelen yoğun Afgan göçü. Cumhurbaşkanının verdiği rakam 300 bin. Bu rakımın bile küçümsenecek yanı yok. 

Son olarak Afganistan konusunda Doğu Perinçek’in açıklamaları gündem oldu. Perinçek, Taliban'ın Afganistan'da yönetimi ele geçirmesini Atatürk’ün liderliğinde gerçekleştirilen Türk Kurtuluş Savaşı'na benzetti. Taliban'ın 20 yıldır emperyalizme karşı savaştığını belirten Perinçek, "İstedikleri kadar beğenmesinler, aşağılasınlar, sövüp saysınlar, Taliban, aynı Mustafa Kemal Paşa'nın Türkiye'de yaptığı gibi Afganistan'ın Kurtuluş Savaşı’nı başardı" fikrini ileri sürdü. “Afganistan'dan Mustafa Kemal çıkmadı, Taliban çıktı” diyen Perinçek, "Bizim konumlanmamız Amerikan emperyalizmine karşı ise sonuç itibariyle hangi millet hangi güçlerin önderliğinde Amerikan emperyalizmine karşı savaşıyorsa helal olsun onlara. Onlar da böyle yapıyor" dedi. Perinçek, "Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var. Afganlar da böyle yedi. Taliban önderliğinde yoğurt yedi biz de Mustafa Kemal önderliğinde yoğurt yemiştik. Ama ikisi de yoğurt yiyor. İkisi de emperyalizme karşı savaşıyor ve bunu başardılar" diye karşılaştırma yaptı.

Emperyalizme karşı yürütülen bağımsızlık savaşı itibarıyla bile olsa bir karşılaştırma yapılabilir mi, benzerlik kurulabilir mi? Atatürk, bir bağımsızlık savaşı önderi olduğu gibi aynı zamanda modern bir devlet kurucusuydu. O’nu Batı dışı dünyada saygın kılan bağımsızlıkçı ve modernleşmeci kimliğiydi. Batı’da ise barışçı kimliği hayranlık uyandırmaktaydı. O, ümmet temelli bir toplumu millete dönüştürürken ve devlet yapılanmasını buna göre şekillendirirken Taliban kabilelere dayalı bir toplumu ümmete dönüştürmektedir. Atatürk, Ortaçağ toplumunu 20. Yüzyıla taşırken Taliban Afgan toplumunu Ortaçağa götürmektedir. Afgan-Türk modernleşme süreçleri karşılaştırılacaksa, Atatürk’ü örnek alan Emanullah Han’a bakmak gerekir, Taliban’a değil… 

Henüz Lozan görüşmeleri devam ederken Batı Anadolu seyahati sırasında Alaşehir’de halka hitap eden Mustafa Kemal Paşa, “Eğer milletimiz kendi egemenliğini kayıtsız şartsız elinde tutan bir hükümet kurmamış olsaydı, bugün elde ettiğimiz zaferlere hiç bir zaman ulaşamazdık ve memleketimizde şimdiye kadar Sevres antlaşması uygulanacak, bütün millet yabancıların kölesi olacaktı.

Arkadaşlar! Artık bu felaketli günler geri gelmeyecektir. Bütün düşmanlarımız, bütün dünya anlamıştır ki, egemenliğini pek kıskanç bir şekilde savunan ve koruyan milletimiz memlekete ayak basacak düşmanları kovacak ve mahvedecektir. Memleketimizin kalkınması ve milletimizin mutlu olması, her bireyin büyük fedakarlığı ve ulusal egemenliği korumasıyla mümkün olacaktır. Amacımız dışarıda bağımsızlık, içeride kayıtsız şartsız egemenliği korumaktan ibarettir. 

Ulusal egemenliğimizin en ufak bir parçasına bile zarar vermek isteyeceklerin kafasını parçalayacağınızdan eminim. 

Arkadaşlar! Bundan sonra çok önemli zaferlere kavuşacağız. Fakat bu zafer süngü zaferleri değil, ekonomi, bilim ve kültür zaferleri olacaktır. Ordumuzun şimdiye kadar elde ettiği zaferler memleketinizi gerçek kurtuluşa ulaştırmış sayılamaz. Bu zaferler ancak gelecekteki zaferimiz için değerli bir zemin hazırlamıştır. Askeri başarılarımızla böbürlenmeyelim. Yeni bilim ve ekonomi zaferlerine hazırlanalım”. 

Türk Kurtuluş Savaşı, emperyalizme ve onun içerideki işbirlikçilerine karşı verilen bir tam bağımsızlık ve ulusal egemenlik savaşıydı. Batı’ya karşı ama Batı’nın değerlerini referans alarak yapılmıştı. Ardından gerçekleşen Türk Devrimi, Türkiye’yi insanlık ailesinin saygın, çağdaş bir üyesi kılmayı amaçlıyordu.

Karşılaştırmalı tarih yöntemi benzerlikler ya da farklılıkların karşılaştırması temelinde yapılır. Bu noktada Taliban’ın yürüttüğü mücadele ile Türk Kurtuluş Savaşı arasında benzerlikten ziyade farklılıklar vardır. Medrese kökenli Taliban ile medreseleri kapatan Atatürk’ü karşılaştırmak abesle iştigaldir. 

Bugün dünyada kaç lider Atatürk kadar yaygın bir pozitif etki yaratmıştır? Türkiye’de bugüne kadar kaç lider Atatürk kadar dünyada saygı görmüştür? Bundan sonra herhangi bir Türk lider Atatürk’ün gördüğü saygıyı görebilecek midir? Türkiye’de görmezden gelinmeye çalışılsa da Etiyopya Başbakanı'nın, "Büyük reformist ve karizmatik lider Mustafa Kemal Atatürk" sözleri bağımsızlık ve çağdaşlaşma mücadelesi veren bütün toplumların ortak duygusudur. 

Taliban vb. kendi toplumlarını ancak Ortaçağa, bin yıl geriye götürürler. Atatürk ve kuşağı ise hem bağımsızlık savaşı verip hem de toplumlarını Ortaçağdan 20. Yüzyıla taşıdı. Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken önümüzde halen hukuk devleti, demokrasi ve çağdaş bir toplum ideali gerçekleşmeyi bekleyen bir ütopya olarak duruyor. Cumhuriyetin kurucu değerlerini temel alarak bu ideale ulaşma görevi hepimize ait…