Türkiye gündemi ekonomiye kilitlenmiş durumda. Özellikle gıda fiyatlarında yaşanan fahiş artışlar, toplumun büyük kesiminde geçim sıkıntısı yaratmaya devam ediyor. Gıda fiyatlarındaki makulün dışında yaşanan fiyatlar için sorumlu bulundu ve 5 zincir markete fatura kesildi. Bununla ilgili çözüm önerileri peşi sıra geliyor. Son olarak fiyatları ucuzlatmak için Tarım Kredi Kooperatifleri bünyesinde bin yeni büyük market açma projesi hayata geçiyor. Ama kimsenin aklına, girdi fiyatlarında yaşanan büyük zamları durdurma veya bu zamlar karşısında çiftçiyi desteklemek gelmiyor. Anadolu çiftçisi, gübreyi ve mazotu her geçen ay zamlı almaya devam ediyor. Çözüm aslında net: “Toprağın sesine kulak vermek…” Asıl sorun, çiftçi kazanmazken aracının daha çok kazanması. Çok acil Tarım Bakanlığı bu konuda esaslı bir çalışma yapmalı. Hal Yasası artık çıkmalı. Çiftçiler gübre, ilaç ve mazot gibi tarımın en önemli kalemlerini indirimli almalı. Yoksa çiftçi zarar etmeye devam edecek. Çiftçi, topraktan ve köyünden kaçarak büyük şehirlerde tüketici konuma geçti. Kırsal kesimin büyük bölümü şehirlere taşındı. Artık tüm derdimiz, köyde kalanlara yerinde tutma ve destekleme üzerine olsun. 
 
Türkiye’nin çıkış noktası tarım ve tarım ekonomisi. İklim kriziyle birlikte bu durum daha net anlaşılmaya başlandı. Bereketli topraklar üzerinde kurulan bu ülkede yetişmeyen ürün yok. Sadece toprağın sesine kulak vermek gerekiyor. Kalkınmanın, huzur ve refahın yolunu bu topraklar bize açacaktır. Gıda fiyatlarındaki en önemli sorun, üzerine basarak tekrar söylüyorum, girdilerdeki yüksek fiyatlardır. Mazot, ilaç, gübre ve işçilik. Bunlara gelen her zam, kendini mahalle pazarlarında hissettiriyor. 

ASIL KAZANAN ÇİFTÇİ OLMALI!
Bu sistemde üretici kazanmıyor, kazanamıyor. Ortadaki pastayı götüren aracılar. Hal Yasası çıkmadığı sürece bu sistem böyle gidecek gibi görünüyor. Çiftçinin kazanmadığı bir organizasyonda kaybeden ülkenin kendisi oluyor. Üzerine tarım ürünlerinde ithalatın serbest bırakılması ise çiftçiye yapılan başka bir haksızlık. Bu ülke, tekrardan kendi kendine yetebilen ve besleyebilen bir ülke olmak durumundadır. Yerel yönetimler de bunu kooperatifçilik bazında ön ayak olmalı, üreticinin daha fazla kazanmasını sağlamalıdır. Anadolu çiftçisi, yaşadığı olumsuz ekonomik koşullar nedeniyle aracılara boğdurulmamalıdır. Çiftçiye yapılacak bir liralık destek bu ülkenin geleceğine yatırım olacaktır. Toprak, buğday vermezse ekmek olmaz. Ekmek olmazsa huzur ve barış olmaz. Bu topraklardan güzellik içinde hep ekmek çıkmıştır. Yeter ki, can suyu verilsin.
 
Son cümle: “Emek en yüce değerdir. Köylüye, çiftçiye sahip çıkalım. Ülkenin geleceği tarımda, bu topraklarda…”