Geçirdiğim kazaya bağlı bir süredir tedavi altında olduğumdan yazılarıma ara vermek zorunda kaldım. Özür dilerim.
Son günlerde gazete sayfalarında ve sosyal medyada haber olan Fedai Öğretmenin öyküsü ve yaşamı beni derinden etkiledi.
Kötü kader dediğimiz ve de çözemediğimiz o bilinmez olumsuzluk, çaresizlik Fedai Öğretmeni daha üç aylıkken yakalamış. Ve anlaşılan o ki, daha sonra tüm yaşamını da etkisi altına almış.
Bebekken babasını kaybeden Fedai'yi annesi bırakıp yeni bir evliliği seçmiş... 
Amcası ve yakınları büyütmüşler onu.
Önündekiler ve ona sunulan çok kısıtlı olanaklar içinde eğitimini tamamlayarak Ordu Üniversitesi Beden Eğitimi Bölümünü bitirmiş.
Öğretmen olmasına olmuş da sınavında en yüksek puanı almasına karşın ülkedeki haksız ve hukuksuz atamalara takıldığı için birkaç kez girdiği sınavlardaki başarısına rağmen mesleğine kavuşamamış.
Ailesinin geliri belli, ekonomik sorunlar ortada, yapılacak tek şey bulduğu bir işte çalışmak. Malatya'daki bir inşaatta işçi olarak çalışmaya başlamış Öğretmen Fedai.
Bazı Afrika ülkeleri dışında başka hiçbir ülkede örneği olmayan bu durumda öğretmen olan bir işçi ne anlar inşaat işlerinden ve onun tehlikelerinden.
Sonunda olanlar oluyor ve elektrik akımına kapılıp yaşamını yitiriyor Fedai Öğretmen.
Şu alemde herkes için yaşanacak yalnızca bir yaşam var, sonuç ölüm ve toprak olmak!
Ötesi yok...
O zaman bu denli acılı hayatlar içine bırakılmış insanların sorumlusu kim?
Ve bunun hesabını kim verecek?
Yazık, çok yazık...
Hesap vermesi gerekenler bu ülkede hiç gündeme getirilmiyor. Çünkü onların gündemleri ve planları bambaşka.
Tertemiz saf yüzlü bu gencecik öğretmenin resmine baktıkça ve yaşam öyküsünü okurken utanması gerekenlerin duyarsızlığını derinden hissettim ve insanlığımdan utandım.
Fedai Öğretmen gülsün de kim ağlasın?..