Binlerce yıldır birbirinden habersiz yaşayan eski ve yeni dünya ve Amerika kıtalarının en güçlü adamı Moktezuma.
25 milyon insana hükmediyor.
Tenochtitlon, ülkenin kalbinin attığı yer.
Aztekler…
Avrupa  Ortaçağın karanlığında debelenirken büyük bir medeniyet kurmuşlardı. Zorunlu eğitimden sanata, gökbilimden sulama kanallarına kadar her şeyi düşünmüşler ve tertemiz şehirler inşa etmişlerdi.
Ama acımasızdılar, hem de çok acımasız. Korkunç yöntemlerle insan kurban ederek, dünyanın yok olmasını engellediklerine inanıyorlardı.
Aynı zamanda da inanışları gereği bir kurtarıcı bekliyorlardı; sakallı, beyaz ciltli, kuş tüyü ceketli. Bir gün denizin öbür tarafından gelecekti.
Christophe Colomb’dan 28 yıl sonra aynı yolu izleyen başka bir İspanyol, yeni dünyanın alın yazısını değiştiriyor.
Hernon Cortes; kurnaz ve acımasız bir adam.
Yalnızca 500 kişiden oluşan bir ekibi ve altına duyduğu hırsları vardı. Moktezuma’nın ise batıl inanışları ve bu inanışlar canına mal oldu. 
Moktezuma ve Cortes karşı karşıya geldiler, sakallı, beyaz ciltli ve kuş tüyü ceketli, denizler ötesinden gelen bu adam bir kurtarıcı olmalıydı. Üstelik beyaz bir atın üzerindeydi. Ne büyük yanılgı. O sadece altın için gelmişti.Cortes ve adamları, acayip kıyafetleri ve atlarıyla onları şaşkına çevirip,  elde edebildikleri altınlarla ülkelerine kaçtılar. Moktezuma ise,  batıl inanışlarının ve kendine güveninin kurbanı oldu. Ama hikâye burada bitmedi elbette. 
İspanyollar geride bir şey bıraktılar, ölümcül bir tehlike.
Virüs… Çiçek virüsü.
İspanyollar Avrupa’dan getirdikleri çiçek virüsünü Amerika kıtasına bıraktıklarını bilmeden gittiler. Bu virüs Aztek İmparatorluğunun sonu olacaktı. Öyle görünüyor ki Aztekleri İspanyollar değil de geride bıraktıkları virüsler yendi.
Görünen düşmanla mücadele etmek nispeten kolaydır. Bakarsın, rakibinin gücünü ölçersin, sonra da kendi gücünü. Ondan sonra bir savaşa girip girmemeye karar verirsin. 
Ama virüs gibi düşmanlar vardır, bünyenize girer, sinsice ilerler ve yerleşir. Fark ettiğinizde ise her şey için geç olabilir. Akıldan uzak sürdürülen her yaşam bir gün mutlaka başımıza dert olacaktır. Kör inançlar bizi, düşmanı tanımaktan, tedbir almaktan uzaklaştırır. Saf bir cehaletle ama iyi niyetle teslim oluruz. Yanılgılar zamana ve mekâna göre değişir ve kimi zaman en güvendiklerimiz felaketimiz olur, sonra ise  gelecek,  yaşanan her şeyin üzerini örter. Mevsim sonbahar, aylardan Ekim. Aslına bakarsanız hava tam olarak hastalık tehdidi taşımıyor ancak yine de hepinize virüslerden uzak sağlıklı günler dilerim. 
Dikkatli olmak gerek… Olmasaydı sonumuz böyle... dememek için...