Öyle hayatlar, öyle dostluklar, sevgiler, aşklar ve sonuçta öyle insanlar yok artık. Yaşanmıyor, yaşatılmıyor gerçek olan sevgiler. Bunlar mı yalnız yok olan hayatımızda? O kadar çok şey  var ki, yaşamımızdan kaybolan, kayıp giden ve bir daha dönmeyen.


Zaman içinde yalnız hayatlar, aşklar yok olmadı, bunları yaratan ve yaşatanlar da bir bir ortadan kayboldu. Sihirli bir el onları tek tek seçip kaybettirdi.


Tarihimizi, örf ve adetlerimizi bilen uygulayan insanlar ortalıktan yok olunca meydan, yaşam alanı tarih ve geçmişi bilmeyenlere, kindarlara, ''yoz örf ve adetleri yaratanlara'' kaldı. Sevgi kelimesini sevgisizlikseviye kelimesini seviyesizlikahlak kelimesini ahlaksızlık olarak anlayan, algılayan ve uygulayanlar ortalıkta dolaşıyor.


Dost kelimesini düşmanaarkadaş kelimesini arkadan vurmaya çevirenler var şimdi aramızda. On iki yaşında çocukların kurşun asker haline getirilmesi ve ışıksızlığın içine çekilmesi söz konusu şimdilerde. Bu tablolar içinde mutlu olmak, mutlu nefes almak mümkün mü?


Düzelmeliyiz, silkelenmeliyiz, eski öz yapımıza, karakter ve davranışlarımıza dönmeliyiz. Bunları yapmamız ülkemizin geleceği için şart olmaktadır.