Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin önemli diplomatlarından ve sonra da MHP’de siyaset yapan Deniz Bölükbaşı vefat etti. Deniz Bölükbaşı, 1950’li yıllara damgasını vuran Osmanlı Bölükbaşı’nın oğluydu. Osman Bölükbaşı, siyasete 1950 öncesinde DP’de başladı, sonra Millet Partisi’nde yer aldı. İnönü’ye ve CHP’ye karşı sert muhalefeti ile dikkat çeken Bölükbaşı, Kırşehirliydi. Renkli bir politik sima olarak, muhalif kimliğini DP’den ve Menderes’ten esirgemedi. 1950’li yıllarda bunun birçok örneğini görmek mümkündür. 

1954 seçimleri öncesinde DP’nin CHP mallarına el koymak istemesine ve bu konuda TBMM’den bir kanun çıkarmak istemesine karşı çıktı Bölükbaşı… Ona göre bu sorunu siyaset eliyle değil, yargı eliyle çözmek gerekirdi. Çünkü adaletin gereği buydu.  

CHP’nin mallarına el koymakla ilgili tasarı hakkında Kırşehir Milletvekili Osman Bölükbaşı, yıllardan beri mal meselesinin siyasal bir tehdit silahı olarak kullanıldığını, Birinci Menderes Hükümeti’nin programı Meclis’te görüşülürken normal adalet mekanizmasının geçmişe ait hesapları tasfiye etmesini istediğini, Menderes’in bunu hukuk devleti ilkeleriyle bağdaştıramadığını ve kendini kindarlıkla suçladığını ileri sürdü. Bölükbaşı ayrıca şunları da söyledi:

“Müsadere için hazırlanan kanun tasarısı Demokrat milletvekillerinin müdafaası için namus yemini ettikleri Anayasa’ya, insan haklarına ve medeni devlet telakkisine tamamen aykırıdır.

Anayasa ve hukuki prensiplere hürmet etmeyen bir ekseriyet hâkimiyeti bir başlı istibdat yerine kaim olmuş, birkaç yüz başlı istibdattan başka mana ifade etmez. Bu itibarla kime karşı yapılırsa yapılsın, hürriyet ve demokrasi ideallerine bağlı hiçbir vatandaş böyle bir hareketi tasvip edemez”. 

1954 seçimlerinin hemen ardından Kırşehir’in ilçe yapılması, il yapılan Nevşehir’e bağlanması gündeme geldi. İktidarın Kırşehir’i vilayet olmaktan çıkarmasına ilişkin idari ve ekonomik gerekçelerin inandırıcı olmadığını ve hükümetin seçimlerde kullandığı oy nedeniyle bu kararı aldığını belirten CHP lideri İnönü, bu kararın son derece acı verici olduğunu belirtti. Muhalefete oy veren (Cumhuriyetçi Millet Partisi, Osman Bölükbaşı) Kırşehir’in ilçe yapılmasını, sonraki aylarda CHP’ye ve İnönü’ye oy veren Malatya’nın bölünerek Adıyaman vilayetinin çıkarılması izleyecekti. Gerçekten de Kırşehir’de seçimleri CMP kazanmış ve 5 milletvekili çıkarmıştı. CMP’nin toplam 5 milletvekili vardı ve bir tek Kırşehir’de seçimleri kazanabilmişti. DP de CMP’ye oy veren Kırşehir’i cezalandırıyordu.  DP açısından Kırşehir 1950 seçimlerinde de sabıkalıydı. Bölükbaşı’nı yine milletvekili seçmişti. 1950’de 4 milletvekilinden birini MP, birini CHP ve ikisini de DP kazanmıştı. Oysa 1954’te tüm milletvekilliklerini CMP kazandı. Dolayısıyla seçimleri Kırşehir’de CMP’nin kazanması, DP’nin kaybetmesi, küçük Kırşehir ilinin cezalandırılması sonucunu doğurdu. 

Tasarı görüşülürken söz alan Bölükbaşı, “Ben konuşurken Başbakan çok gülüyor. Temenni etmem ki bu hal Aydın’ın da başına gelsin!” dedi. Bunun üzerine söz alan Menderes, “Hınç ve intikamdan bahsediyorlar. Eğer kendi teşekkülleri iktidara gelseydi o zaman hınç ve intikamı bütün dünya görürdü” diye cevap verdi. 

Bölükbaşı Kırşehir’in tekrar il yapılması için mücadelesini sürdürdü. Hatta bir davette karşılaştığı Menderes’ten Kırşehir’in tekrar il yapılmasını istedi. Ancak bunun için 1957 yılı, seçimlerin hemen öncesini beklemek gerekti.

10 Haziran 1957 tarihinde Kırşehir’in yeniden il yapılmasına ilişkin kanun tasarısı TBMM’de görüşülmeye başlandı. CHP adına kürsüye gelen İnönü, iktidarın kanun tasarısı için 25 Şubat’ta TBMM’de yeşil ışık yaktığını ama tasarının TBMM Genel Kurulu’na gelebilmesi için üç buçuk ay geçmesi gerektiğini söyledi. Tasarının bir “tamir layihası” olduğunu belirten İnönü, geçmişte yapılanın ilkel bir zihniyetin ürünü olduğunu vurguladı ve seçim yüzünden vatandaşa şiddet göstermenin yanlış olduğunu söyledi. Tasarı, bunları düzeltmekteydi. Benzer şekilde cezalandırılarak ilçe olmaktan çıkarılan Abana’nın tekrar ilçe yapılmasını istedi. DP’nin il olmaktan çıkardığı ve ilçe yaptığı Kırşehir’i kendi eliyle tekrar il yapmasını demokrasinin geleceği için ileri bir adım olarak niteledi. Ayrıca rejim meselesi olarak tanımladığı antidemokratik kanunlardan geri adım atılmasını ve öncelikle seçimleri de yönetecek olan hâkimlerin teminatının sağlanmasını istedi. 

Yeni vilayetin sınırını belirleyen madde görüşülürken söz alan ve Kırşehir’den milletvekili seçilmiş olan Osman Bölükbaşı, “Bir çiçekle yaz olmaz, bu kanunun diğer anti-demokratik kanunların değiştirilmesine bir başlangıç olmasını temenni etmekteyim” dedi. Kırşehir il iken oraya bağlı olan Hacıbektaş ve Kozaklı ilçelerinin yeniden il yapılacak olan Kırşehir’e bağlanmamasına itiraz etti. Bu iki ilçenin Kırşehir’e bağlanmasını istedi. Yüz yıldır il olduğu halde ilçe haline getirilen ve yıllardan beri acı çeken Kırşehir’in hakkının verilmesi gerektiğini söyledi. Bölükbaşı’nın belirttiğine göre bu ilçeler her yönden Kırşehir’e bağlıydı; Nevşehir’e uzaktı ve hatta Nevşehir ile aralarında yol bile yoktu. Bu ilçelerin Nevşehir’e bağlı kalması durumunda yapılan iş yarım kalırdı, halkın üzüntüsü devam ederdi ve yapılan işin asaleti uçup giderdi.

Bölükbaşı’nın eleştirilerine “Bahar havasını bozma” diye laf atarak müdahale eden DP Zonguldak milletvekili Suat Başol’a Bölükbaşı “Hakiki baharı, vereceğiniz reylerle getiriniz. Bu memleket sahte baharlardan çok çekti” yanıtı verdi. 

Kanun tasarısının görüşülmesine 12 Haziran’da devam edildi. Bölükbaşı, yine iktidara yönelik sert eleştirilerde bulundu ve Kırşehir’in 2 Mayıs 1954 seçimlerinden sonra ilçe yapılmasını Celal Bayar’ın istediğini ileri sürdü. Bu konuda da tanık olarak eski DP’li Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu’nu gösterdi. Bölükbaşı’nın belirttiğine göre Hacıbektaş ve Kozaklı halkı Kırşehir’e bağlanmak istiyordu. Hatta buranın DP’li muhtarları da aynı fikirdeydi. Ancak bu istekler dikkate alınmamaktaydı. DP’li milletvekillerine ellerini vicdanlarına koyarak karar vermeleri için seslenen Bölükbaşı, hatanın tam tamir edilmesi önerisinde bulundu:

“Anadan evlatlarını ayırmayın. Halka hizmet etmek isteyen bir Hükümet böyle mi yapar?”

Kozaklı ve Hacıbektaş’ın tekrar Kırşehir’e bağlanması talebini tekrarlayan Bölükbaşı’na muhalefet partilerine mensup milletvekillerinin yanı sıra 20 DP milletvekili de destek verdi. Ancak öneri kabul edilmedi. Kozaklı ve Hacıbektaş dahil edilmeden Kırşehir’in yeniden il yapılmasına dair kanun tasarısı, oturuma katılan 273 milletvekilinin 272’sinin oyuyla kabul edildi. Tasarının görüşmeleri devam ederken Bölükbaşı’na Meclis’e hakaret ettiği gerekçesiyle 3 celse Meclis’ten uzaklaştırma cezası verildi.  

Seçim sürecine girilmesinin bir başka göstergesi de Kırşehir’in yeniden il yapılması sırasında CMP Genel Başkanı Osman Bölükbaşı’na verilen 3 oturum cezasıyla yetinilmeyip Bölükbaşı’nın dokunulmazlığının kaldırılmasına yönelik atılan adım oldu. Meclis’e hakaret ettiği iddiasıyla hakkında zabıt tutulan Bölükbaşı, tali komisyonun çektiği yıldırım telgraf üzerine 20 Haziran’da ifade vermek üzere Ankara’ya geldi. Dokunulmazlığının acilen kaldırılmak istenmesinin nedeni, Meclis’in tatile girmeden bunun gerçekleştirilmek istenmesiydi ve böylece Bölükbaşı, seçim süreci başladığında hapse girmiş olacaktı. İddiaya göre Bölükbaşı, Meclis’e yönelik, “Namussuzlar, köpekler” demişti. İddia DP milletvekillerine aitti. Komisyon, Bölükbaşı’nın 21 Haziran’da dokunulmazlığını kaldırma kararı aldı. 24 Haziran’da da Meclis’te Bölükbaşı’nın dokunulmazlığı, Meclis’e hakaret ettiği gerekçesiyle kaldırıldı. Bölükbaşı’nın dokunulmazlığı, 247 milletvekilinin oyu ile kaldırıldı. 49 milletvekili karşı oy kullandı. Bunların ikisi DP milletvekiliydi. 100 kadar milletvekili de oylamaya katılmadı. Bölükbaşı’nın dokunulmazlığının kaldırılması aleyhinde bir konuşma yapan İnönü, hâlâ Kırşehir meselesinden doğan olayların ayrıntıları ile meşgul olunduğunu, Kırşehir’in iktidarın istemediği kişileri milletvekili seçmesi nedeniyle ilçe haline getirildiğini ve daha sonra da bu hatanın tamir edilmeye çalışıldığını, şimdi ise istenmeyen milletvekillerinin tasfiye edilme amacının güdüldüğünü belirtti. İnönü’ye göre Bölükbaşı’na isnat edilen suçun gerçekleşip gerçekleşmediği şüpheliydi. Bir ülkede demokrasinin kurulması için basın özgürlüğü ve milletvekillerinin konuşma özgürlüğünün korunması şarttı. İnönü, Bölükbaşı’na yapılan uygulamanın seçim tarihinin yaklaştığı anlamına geldiğini de söyledi. Bölükbaşı’nın cezasının onaylanmasının ardından TBMM 2 Eylül tarihine kadar tatile girdi. Meclis erken seçim kararı almadan dağılmış oldu. İnönü, seçimlerin 20 Ekim 1957 tarihinde yapılacağı tahmininde bulunmaktaydı.    

Bölükbaşı’nın tutuklanmasının beklendiği günlerde Kırşehir’in il olmasına ilişkin belirlenen 1 Temmuz tarihinde Kırşehir’de yapılan törenler sırasında olaylar çıktı. Polis gazetecileri, halk da emniyet müdürünü tartakladı. Ayrıca tören sırasında alkış ve slogan atmak da yasaklanmıştı. Bölükbaşı bu durumu cenaze törenine benzetmişti. 2 Temmuz tarihinde reddi hâkim talebi kabul edilmeyen Bölükbaşı tutuklandı ve Bölükbaşı’nın sorgusu sırasında Adliye önünde bekleyen halkı polis copla dağıttı. Tutuklanmanın ardından İnönü, Bölükbaşı’nı hapishanede ve eşini de evinde ziyaret etti. Bölükbaşı’nın tutuklanması, muhalefet partileri arasında işbirliği isteğini arttırdı. 

Bölükbaşı’nın hapiste olması Menderes’in O’nun aleyhine konuşmasına engel değildi. Menderes, yaptığı bir konuşmada Bölükbaşı’nı “siyasi şerir” (kötü ya da kötülükten yana olan kimse) olarak tanımladı. İnönü, Osman Bölükbaşı’na “siyasi şerir” diyen Başbakan Menderes’i eleştirdi; hapiste olan ve kendini savunma imkânı olmayan bir parti liderine ve bir vatandaşa bu şekilde hitap etmeyi haksızlık olarak niteledi. Ayrıca bu, devam etmekte olan mahkeme sürecini etkilemeye yönelik bir davranıştı. 

Seçimler, erken seçim olarak ve baskı ortamında, yolsuzluk da içerecek şekilde 27 Ekim 1957’de yapıldı. İktidar muhalefetin seçim işbirliği yapmasını yasal bir düzenlemeyle engelledi. Bölükbaşı, seçimler sırasında hapisteydi. Adaylığı hapishaneden gerçekleşti. Yeniden milletvekili seçilmesinin ardından bir ay geçtikten sonra Osman Bölükbaşı da tahliye oldu.

1957 sonrasında ülkede gerilim her geçen yıl daha da tırmandı. Bu muhalefet partilerinin birleşmesine yol açtı (1958). CHP ile Hürriyet Partisi’nin yanı sıra diğer iki muhalefet partisi de birleşti. Bunlar Tahsin Demiray’ın lideri olduğu Türkiye Köylü Partisi ile Osman Bölükbaşı’nın lideri olduğu Cumhuriyetçi Millet Partisi’ydi. İki parti birleşerek Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi adını aldı.

DP’nin muhalefete yönelik sertlik yanlısı tavrı sadece CHP ile sınırlı değildi. Örneğin Kırşehir’de Başbakan Menderes’in İnönü’ye verdiği cevapları içeren “Menderes Diyor ki” adlı broşür dağıtıldı. CKMP lideri Bölükbaşı’nın Menderes’e cevaplarını içeren teksir edilmiş nutkunun dağıtılmasına ise polis engel oldu. CKMP il sekreterinin ifadesi alındı (1960). İktidar ve muhalefet karşısında uygulanan adaletsiz politika, açık bir şekilde ortadaydı.  

İnönü’nün 1958 yılında CHP Ankara İl Kongresi’nde yaptığı konuşmayı yayınlayan Ulus gazetesi yazı işleri müdürü Beyhan Cenkçi 1 yıl 15 gün, Son Havadis gazetesi sahibi Cemil Sait Barlas ve yazı işleri müdürü Erdoğan Tamer 10’ar ay hapse mahkum oldu. Her iki gazete hakkında da birer ay kapatma cezası verildi. Şubat 1960 tarihinde onaylanan cezalar, Başbakan’ı küçük düşürücü yayın olduğu gerekçesiyle verilmişti. Bu konuşma dolayısıyla İnönü’nün dokunulmazlığının kaldırılmasını teklif eden yazı da Meclis karma komisyonunda bekliyordu. Bölükbaşı’nın başına gelen İnönü’nün de başına gelebilirdi; yani İnönü’nün hapse girmesi söz konusuydu. Ancak iktidar bu tarihe kadar buna cesaret edememişti. İnönü, Bölükbaşı değildi. 

27 Mayıs’ın ardından Bölükbaşı, hem DP’nin mirası için diğer partilerle rekabet etti. Partisi içerisindeki çatışmalarla uğraştı ve elbette ki CHP ve İnönü’ye de muhalefetini sürdürdü. 

Türk siyasetinin renkli siması, müthiş hatibi Bölükbaşı, muhalif kimliği ile demokrasi tarihimizde yerini aldı. Hem kendisi hem de oğlu hakkında akademik çalışmalar yapılmalı. Mevcut yazılanlar ve yapılanların yeterli olduğunu söylemek mümkün. Onların yaşadıklarından dersler çıkarmak, ülkemizi ve demokrasimizi daha ileri götürmek hepimizin görevi olmalıdır.