Farkın anlaşıldığında

Ne büyük bir fark olduğu bilinecek

O kadar büyük bir fark ki

Kimse kapatmaya cesaret edemeyecek

Filozofların yüzyıllardır tekrarladığı

Akıl ve düşünceden ayrılmadın

Vicdanını da ihmal etmeden

Doğa ile barışık değil ise

İnsan var olamazdı, eksik kalırdı

Yalın

Düzgün

Doğru

Dürüst

Abartısız

Çocuk ruhunu yok etmemiş

İşte bu sendin, Atatürk!

Yürüyüşün sürüyor durmadan

Manevi varlığın ülkemin üzerinde

Ne adını silebilirler

Ne de yaptığın onca güzelliği

Tarih yazdı bir kere

Geri dönüşü olmayan tarih!

Farkını yine kendin anlatabilir

Hiç kimse benzeyemez sana

Ve yetişemez yürüyüşüne

Kalır çok geride

Fani olsan da,

Üzerimizdedir hakkın Atatürk!

Yürüyüşün sürüyor,

Dalgın ve biraz düşünceli

Hep kendinden sonrasını merak ederdin

Gelebilecek kötülüklerden sakınırdın ülkemizi

Bir baba, bir ağabey, bir dost, bir tanıdık gibi

Hissediyordun bazı şeyleri, belli etmeden

Ve bahsederdin değerli bir miras gibi,

Ne güzel özetlemiştin bir gün:

“Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir.

Fikirlerimi inkâr edenler ve bana taan edenler (çekiştirenler) çıkabilir.

Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıkların arasından bile olabilir.

Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki bu fikirler,

Hint’ten, Mısır’dan döner dolaşır gene gelir, feyizli neticeleri kalpleri doldurur.”(1937)

Senden sonrası olmadı, olamadı

O parlayan ışık kimi zaman soluklaştı

Ama hiç sönmedi…

Sensiz hayat zordu

Sahipsiz kaldı bir anda o sevdiğin halk

Yetim kaldı

Ve bugün bir kez daha anlaşılıyor ki,

Senin bıraktığın yerden başlamadıkça

İlkelerine geri dönmedikçe

Senin de yürüyüşün sürecek Atatürk

O güzel buğday tarlalarında

Yüreklerde

Umutlarda

Düşüncelerde

Ve mutlaka bir gün

Etik bir dünya özlemi gerçekleştiğinde

Sen de durup bakacaksın huzurla…