Geçtiğimiz cuma günü, 62. yılıydı 27 Mayıs 1960'daki askeri girişimin. 
Ankara Tıp Fakültesinde öğrenci olduğumuz dönemde tüm yönleriyle yaşamıştık.
Bizim kuşağın o günleri unutması mümkün değil.
Cumhuriyet döneminin en çağdaş ve demokratik anayasası olan '1961 Anayasasını' ülkemize 27 Mayıs 1960'daki askeri girişim kazandırmıştır. Bunun böyle olduğu bugün bile gerçek, görmüş geçirmiş bilim insanları tarafından dile getirilmekte ve kabul edilmektedir.
Aydınların, değerli bilim insanlarının yoğun çaba ve çalışmalarıyla anayasa hazırlıkları hiç gecikmeden 27 Mayıs tarihinden sadece üç gün sonra başlamıştı.
O güne kadar işçi-işveren hakları bilinmeyen ülkemizde bu konular ilk kez 1961 anayasasıyla yaşamımıza girmiş, hak ve özgürlüklere toplum bu anayasayla kavuşmuştu.
27 Mayıs'ın önde gelen generallerinden yurtsever, Atatürkçü orgeneral Refik Tulga 1960 öncesi ve 1950 sonrasını değerlendirirken şunları söylemişti.
''İktidardaki partinin ülkenin temellerini sarsan iki önemli hatası vardı. Bunlardan biri Atatürk'ün laik devlet prensibine indirilen darbe, ikincisi ise devlet otoritesini yıkarak parti otoritesini hakim kılmak isteği.''
Şimdi Tanrı katında bulunduğu yerden Tulga Paşa bugünleri seyrediyor mu acaba?..
27 Mayıs'ın kazandırdığı hak ve hürriyetleri, anayasasını bugün kötülemeye kalkanlar emperyalistlerin işbirlikçileri, cumhuriyet düşmanları ve bizi bölmeye kalkanlardır.
Bazı yönleriyle devrim niteliğindeki 27 Mayıs askeri girişimini gerçekleştirenlerin tümü bugün yaşamda olmadığından yapılan bazı hataların cevabı da tam anlamıyla açıklanamıyor.
Şimdi bir de tamamı faşist darbe olan 12 Eylül'e bakalım. Arkalarında emperyalistlerin olduğu, onların desteklediği  bu darbe sonrası yüzlerce, binlere insan haksız yere hapse atıldı, idam edildi ya da faili bilinmeyen cinayetlere kurban gitti.
Tüm bunlar sol görüşlülere uygulandı. Sağcılar, dinciler ve yobazlar korunup kollandı.
Ülkedeki seviyesizlik, düzensizlik ve bozulma 12 Eylül darbesiyle başlayıp hızlandı ve bugünlere gelindi. Askeri darbenin sonrasında gelen faşist hesaplaşmalar ise toplumu yaralı bir toplum haline getirdi.
Aşırı dinciliğin, laiklik ve cumhuriyet karşıtlığının temellerini 12 Eylül darbesini gerçekleştirenler attı demek yanlış olmaz.
Yıllar sonra görüldü ki 27 Mayıs'ta olduğu gibi devrim niteliğindeki bazı özellikler, olumlu uygulamalar bile dış güçlerin engeli olduğu sürece yerini bulmuyor, tüm değerler gün oluyor ayaklar altına alınabiliyor.