​Kültürümüzde toplumun temel taşlarının başında yer alır aile.

Bir zamanlar (!) iyi bir aile çocuklarının bilinçli, dürüst ve vatansever yetişmesini vatandaşlık görevi sayar ve bu görevi yerine getirirdi.

Geliri sınırlı olanlar çocukları iyi yetişsin diye kendilerini her türlü olanaklardan yoksun bırakabilir ve karagün için biriktirdiklerini onların geleceğine adamaktan çekinmezdi.

Bu tanımlamadaki Türk  ailesinin özellikleri son 20 yıl içinde bozuldu, yozdu ve ortadan kalktı.

Ahlakı ve vicdanı dinciliğe, yobazlığa bağlayan siyasal İslamcılar sayesinde artık aileler de aile değil. Bunların çağdışı konuşma ve uygulamalarından özellikle kırsal kesimdeki eğitimsiz, cehalet içindeki birtakım kadınların ve erkeklerin etkilenmiş olduğu birçok televizyon kanalındaki özel programlarda ortaya çıkmıyor mu?

'Ben ne yapıyorum?' diye düşünmeden dört- beş çocuğunu evde bırakıp sanal medyadan ilişki kurduğu, ne olduğu belirsiz bir adama kaçıp gidenlerin çoğunluğunu özel örtülü kadınların oluşturması da enteresan doğrusu.

Bu ahlak dışı duruma sıkılmadan, utanmadan o beyinsiz kadın ve erkeğin:

'Bu benim hayatım!' demelerine ne demeli?.. 

Evlilik deyince demek ki bazı kadın ve adamların aklına ahlak ve namus dışı bir macera geliyor.

Bu ibretlik durumlara, yaygın örneklere başka bir ülkede rastlandığını sanmıyorum. 

Eğer bir ülkeyi emperyalistler içten çökertmek isterse, o ülkenin aile yapısını bozarak parçalayarak işe başlar. 

Hazırlanmış bir planın parçası olarak bu uygulamanın bizde böyle başlatıldığını düşünebiliriz.

Televizyonların gündüz programlarında birkaç kanalda yayınlanan ibretlik durumlara anlaşılan o ki RTÜK bir düzen vermek, aile eğitim programlarına dönüştürerek toplumu aydınlatmak istemiyor.

Ailenin, toplumun bir ahlak çöküşü içine düşmesinde dış güçlerle iç güçler işbirliği içinde mi acaba?