Bilgi yoksunu olan toplumlar genelde kalabalık olan toplumlardır. Bu tür toplumlarda eylem bilincinin gelişmesi zordur. Yapıcı olamazlar, yıkıcı olma eğilimindedirler.
Böylesi toplumlarda başta doğa olmak üzere her şeye ama her şeye düşmanlık, yıkıcılık söz konusudur çoğu kez.
Bilgi yoksunu olan toplumlardaki kalabalıklardan kaçamazsınız. Çünkü birlikte yaşamak zorunluluğu vardır.
Canlıların yaşama hakkına en küçük bir sabrı, saygısı söz konusu değildir bilgiden yoksun olanların. Yalnızca o yaşayacaktır. Patlayıncaya kadar yiyip içip benden sonra tufan diyen yine o olacaktır...
Toplumda bu tip insanların çoğunlukta olması, bunların kalabalıkları oluşturması o toplumdaki  kişiliklerin örselendiğinin, düzenin bozulduğunun kanıtı ve göstergesidir.
Bizim öğrenciliğimizde, gençlik yıllarımızda bilgi yoksunlarına karşı verdiğimiz uğraşları bugünkü gençlerin önemli bir bölümünde görmek mümkün değil. Birilerinin kendilerini toparlayıp bilinçlendirilmesini isteyen bir bekleyiş içindeler sanki.
Acaba gençlerin bir kısmının önüne çocukluktan itibaren her şey hazır konduğu için mi kendileri olma gayretine girmiyorlar?
Gayret göstermek isteyen gençlerin işi ise hiç de kolay değil bugünkü düzende ve bu günkü siyasal ortamda.
Çünkü beyinleri hakaret dolu ve hırpalayıcı siyaset haberleriyle, laf salatasından oluşan futbol yorumlarıyla ya da son derece seviyesiz dizilerle dolduruluyor. 
Sağduyu ile hazırlanmış bir açık oturum, bir haber tartışması çok az televizyonlarda. Buna karşın bulunduğu ekrandan ya da bağlandığı telefondan birbirlerine hakaretler yağdıran defolu kişilerin oluşturduğu 'İbretlik Oturumlar' söz konusu.
Sonuçta 'Yandaş Medya' dediğimiz medya da, işte bu bilgi yoksunu olan toplumun içinden doğup gelişiyor.