+65 yaş grubundaki  bir Türk vatandaşı olarak;
HAYATIMIZIN SONBAHARINDA, SON YOLCULUĞUMZA ÇIKMADAN ÖNCE SÖYLEYECEĞİM BİR ŞEY VAR:
Sevgili gençler, orta yaşlılar, çocuklar, Ey vatandaşlar!
Biliyoruz ki, teknoloji ilerledikçe, ardımızdan gelenlerle aramızdaki uçurum daha da büyüdüğünden, biz artık ‘incelemeye değer’ bir kuşak değiliz.
Kurnalı banyolarımızı, evimize telefon almak için 10 yıl sıra beklediğimizi ve ülkedeki ilk TV'yi uzay aracı gibi gördüğümüzü anlatmakla, Yontma Taş Devrini anlatmak arasında fark kalmadı.
Tarih olduk. Kimilerine göre de antika.
Ama unutmayın. Bir gün siz de yaşlanacaksınız. Biliniz ki,
Bir ömrün, en güzel, en değerli zamanları bunlar.
 
Bir çok şeyi yapmak isteyip de yapamaya ancak fırsat bulduğun,
Bir türlü gerçekleşemeyen hayallerinin bir küçük kırıntısına erişmek için çabaladığın,
O güne kadar, hep başkaları için yaşayıp da, bu son dönemeçte, kendine zaman ayırdığın,
Yasaksız , engelsiz şarkı söylediğin, dans ettiğin, içinde uhde olan bir enstrümanı öğrendiğin,
Tropikal meyveleri olan bir ülkeye gidebildiğin,
Sadece coğrafya dersinde ismini duyduğun bir adada denize daldığın.
Hesap vermeden, özgürce yaşayabildiğin son demler.
 
Kısacası bizler,
Şayet, yaşlı ve hasta bir anne- babaya, ya da minik bir toruna bakmakla mükellef değilsek;
Ve hala hayatın, başkalarının sorumluluklarını taşımakla geçmiyorsa,
Şanslıyız!
O nedenle;
Bir gün,  devletin başından atmak isteyeceği bir grup insan olacağımız,
Ortalama ömrün üzerinde yaşadığımız gerekçesi ile toplumun ayağına bağ sayılacağımız,
Ülke ekonomisinin, bizim ‘yokluğumuzla’ nefes alacağı,
 
Devletin borçlarının, yokluğumuzla hafifleyeceğini ihsas ettireceği aklımıza gelmemişti.
…..Bizi kırgın uğurluyorsunuz.

Sağlam temelli insanlar olarak anılsak yeter bize. Bir de sapına kadar Atatürkçü ve Cumhuriyetçi olduğumuz… Dersimize vatanımız uğruna and içmeden başlamadığımız…
Böyle anın, yeter.