​Büyüklük tutkusu normal bir özellik olmadığından bu tutku kapsamında yapılanlar, işlevinden çok ideolojik özellik taşımaktadır.

Buna tarihten, geçmişten birçok örnek vermek mümkün.

Toplum için ortaya konulan her yapı bir kullanım amaçlı olmalı ve bu amaca hizmet etmelidir.

Ayrıca bunların toplumla yüzleşmesi ve onların onaylaması gerekir.

Küçük bir azınlığın sahip olduğu sınırsız olanaklar dışında eğer halkın önemli bir kısmı açlık ve yoksullukla savaş veriyorsa yoksulluk ve açlığa inat ortaya konulan 'Dinsel Yapılar' dahil her türlüsü acaba 'Dinle' ne kadar bağdaşıyor diye sorgulanır o zaman doğal olarak.

Biz şimdi böyle bir ortamda yaşıyor ve konuyu tartışıyoruz.

Bizdeki bu durum Avrupa'da 12. ve 15. Yüzyıllar arasında yaşananları anımsatıyor.

Bu kilisenin en baskın olduğu yıllar.

Sanattaki 'Gotik' anlayışına 'Büyüklük Tutkusu' da eklenince dini yapılar abartılı ve çok büyük özelliğe ulaşmış.

Din adamlarının o yüzyıllardaki sınırsız büyüklük tutkuları bilinçsiz cahil insanları sattıkları 'Cennete Giriş Belgesini (!)' almaya kadar götürmüş.

Cehennem korkusuyla ellerindeki avuçlarındaki paraları vererek bu belgeyi alma kuyruğunu oluşturan bir dönemi yaşamış insanlar.

Günah kapsamında en büyük eziyet kadınlara yapılmış ve 'Engizisyon Kararlarıyla' kurulan uyduruk özel çadır mahkemelerinde binlerce kadın işkence görmüş ve yakılmış.

Yapılan bu insanlık dışı uygulamalara1517 Yılında dur diyen;

'Martin Luther' isimli cesaretli gerçek bir papaz olmuş meğerse.

Tarih kitapları orta çağın sona erişini ve ağır kilise egemenliğinin bitişini bu tarihe bağlamaktadır.

Bugün Avrupa'da bulunan aşırı abartılı olağanüstü boyutlardaki ve süslemeli 'Dinsel Yapıların' gerisinde milyonlarca yoksulun umutları ve yaşamları olduğu unutulmamalıdır.

Konu ile ilgili tarihte bir başka örnek daha var.

İktidara geldiğinde 'Hitler' Abert Speer'den her yerden görülebilecek bir yapı yapmasını istemiş.

1934 tarihli 'Işık Katedrali' onun bir güç gösterisinden başka bir işe yaramadığı için boş büyüklük tutkusu kapsamında tarihe yüz karası olarak geçmiş.

Bu gereksiz ve olumsuz tutkuyla ilgili durumun, durumların Ortaçağ'da kaldığı sanılırken 20. Yüzyılda da karşımıza çıkması düşündürücü.

Bugün ülkemizde büyüklük tutkusunun ideolojik yönlerine bağlı çoğu alabildiğine abartılı 'Özel' ve 'Dinsel' binaların ortaya çıktığını söylemek mümkün.