Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre Türkiye ekonomisi, 2021 yılının ilk çeyreğinde yüzde 7 oranında büyüme kaydederek beklentileri aştı. İlk çeyrekte Türkiye'nin yüzde 6,4 civarında büyüme göstereceği tahmin ediliyordu. Bu büyümenin ne kadar sağlıklı olduğunu görebilmek için 2020 dünya ve Türkiye verilerine göz atmamız gerekir.
 
Tüm dünyada etkili olan salgın 2020 yılında 1,8 milyon kişinin ölümüne sebep oldu. Başta oluşan panik havası, alınan tedbirler, halkın sokağa çıkmaması gibi nedenlerle hizmet sektörü durma noktasına geldi. Devam eden belirsizlik ortamı hem bireysel tüketimi yavaşlattı hem de yatırımları azalttı. Salgının dolaşımı kısıtlayıcı etkisi küresel ticaretin hacmini azalttı. Özellikle ekonomik gelirlerinin ağırlığı turizm ve mal ihracatına dayalı ülkeler daha fazla etkilendi. Temel ekonomik makro göstergelere bakıldığında 2020 yılında Dünya GSYH’da %3,3 negatif reel değişim gösterdi. İşsizlik gelişmiş ülkelerde %4,8’den %6,6 seviyesine ulaştı. Tüketim ve yatırımların eş zamanlı duraksamasıyla birlikte enflasyon seviyesinde bir miktar gerileme yaşanarak dünya ülkeleri enflasyonu %3,8’den %2,7’ye geriledi.
 
Ülkemiz pandemi etkisine 2020 Mart ayı itibariyle maruz kalmaya başladı. Hem iç hem dış talebin daraldığı ekonomiyi canlandırmak adına bankacılık sektöründe yapılan düzenlemeler ve 2019 yılından itibaren devam ettirilen düşük faiz uygulaması gibi politikalar ile hem reel sektöre hem de hane halkına kredi imkanını kolaylaştırıldı. Yıl içinde bankacılık sisteminde %35 kredi genişlemesi gerçekleşirken, kamu bankalarında bu oran %46’yı buldu. Yılın son aylarında TCMB faiz artış kararı ve kredi teşviklerinin sınırlandırılması Türk lirasının değer kaybında olumlu bir gelişme yaratmadı. 2020 yılında Türk lirası usd karşısında %25, euro karşısında %37 değer kaybetmiştir. Türk lirasının aşırı değer kaybı yatırımcıları dövize daha fazla yöneltmiş bu durum kur artışını tetiklemiştir.
 
Ekonomi yavaşlarken cari denge 2020 yılında 36,8 milyar usd açık vermiştir. Net doğrudan yatırımlar %25 azalarak 4,7 milyar usd olarak gerçekleşmiştir. Bu rakamın 4,4 milyar usd tutarındaki kısım yabancıların gayrimenkul alımlarıdır. 450 milyar dolara ulaşan dış borç stoğunun milli gelirdeki payı %63’tür. 2013’te gördüğü zirveden sonra düşüş eğiliminde olan kişi başına düşen milli gelir iyice azalarak 8.748 usd seviyesine gerilemiştir. 
 
Ülkece gelirimiz azalmış borcumuz artmışken %7’lik büyümeyi olumlu karşılamamız pek normal gelmiyor. Sağlıksız beslenip kilo almış gibiyiz. Acilen sıkı önlemler alınması gerekmektedir. 
 
Sadece ekonomi alanında değil güven ortamının sağlanması için sosyal reformlar da şarttır. Belki bu sözler bu kulaklara göre değil ama yine de bir dönemin klasiği ‘yapısal reformları’ yapılana kadar yazmaya devam edelim.
Sevgiler, 
Melike Yalçın Tırpan
Kobi Danışmanı & Kurumsal Eğitmen