1950 sonrasında başlayıp 1980 sonrası çığırından çıkan köyden kente göçün sonucunda üretimden uzak, ne köylü ne kentli bir sınıf ortaya çıktı.
Bulundukları yörede değil batı kentleri başta olmak üzere her yöreye yayıldılar. 
Yirmi yıldır bunların büyük çoğunluğunu kendi ideolojileri ve oyları için kullandı siyasetçiler. 
Toplumsal ve sosyal yaşamdaki bozulmada payları olan bu köyden kente gelenler oy verdikleri insanların yönlendirmesiyle adeta bir 'Nefret Sarmalı' içine itilmiş durumdalar.
Köylerinde imam dışında öğretmen, eğitmen niteliğinde bir görevli bulunmadığından eğitimlerini imamla birlikte kendilerinin hallettiğini sanıyorlar ve geldikleri kentlerde kavrayamadıkları yapılarıyla her türlü 'Cehalet Özgürlüğünü' kullanmaya kalkıyorlar.
Günlük yaşamdaki davranış kusurlarının birçoğunu görmek mümkündür bu insanlarda.
Toplu taşımada inerken, binerken sıra bilmez hemen önünüze geçebilirler.  
Bulundukları yerlerde gürültünün her türlüsünü yaz, kış, gece, gündüz demez oluştururlar.
İnsana, kadına, yaşlıya saygı çocuğa sevgi nedir bu kavramları asla bilmedikleri gibi bu davranış bozuklukları için kendilerini uyaran iyi niyetli birine şiddet uygulamaya bile kalkarlar.
Ülke şu durumda kurallara, yasalara uymayanlar için değil namuslu, ahlaklı ve topluma saygılı insanlar için oldukça tehlikeli.
Her türlü suçu işleyenlerin çoğu adli kontrol ile serbest bırakıldığından, 'Cehalet Özgürlüğünü Kullananların' sırtı sıvazlandığından düzgün ve ahlaklı insanların yaşam alanı gittikçe daralıyor kendi ülkelerinde.
'Nefret Sarmalında' yer alanlardan bir yaratık, canlı olan ancak konuşamayan yemyeşil ağaca saldırı düzenlemiş!..
Hani çocuğa, kadına, insana uyguladıkları saldırıları görüyor okuyorduk da, böylesini hiç görmemiştik.
Mersin'de bir alanın simgesi haline gelmiş yemyeşil kauçuk ağacı, gövdesine gece matkapla delikler açılıp asite benzer bir madde enjekte edilerek kurutulmak istenmiş!
Böylesi akıl dışı bir haber Afrika kabilelerinde bile olmayacakken rayından çıkmış insanları barındıran bizde, Türkiye'de olabiliyor.
Yaratık bile dememek gereken bu kirlilikleri kim dünyaya getiriyor? 
Ve yaşamda tutuyor acaba?