Gerçek şu ki, Korona, dünyayı hazırlıksız yakaladı. 
 
Varlıklı ülkeler yanında, az gelişmişler çok daha sarsıldı. 
 
Türkiye’de de önce Sağlık, sonra Eğitim birimleri karmakarışık oldu. 
 
Sağlık kısa sürede alarma geçip, nispeten toparlanırken, Eğitim şaşkın bir politika izledi. Çocuklar ve gençler kararsız ve dirayetsiz ellerde şamar oğlanına döndü. 
 
Aynı süreci yaşayan batı ülkeleri, derhal yöntem belirleyip, okul akışını zararsız bir şekilde çözerken, biz yaya kaldık, battık, çıkamadık. Aç- kapa-aç-kapa kararları , veliyi de , öğrenciyi de bezdirdi. 
 
Her neyse…
 
Yaşadığımız olağanüstü duruma, bir nebze anlayışla yaklaşılabilir. Dünya tarihinde görülmemiş bir olaya tanık olan ve bir mikrobun ödettiği bedele imza atan az gelişmiş ülkelerde, bazı karışıklıkların yaşanması anlaşılabilir.
 
Peki şuna ne dersiniz?
 
Net aracılığı ile, derslere katılan, katılamayan, internet hattı yetersiz olan ; işlenen konuları  takip eden, etmeyen herkesi 100 numara (!) ile geçirmek ne demek oluyor? 
Bir de üstelik, alay eder gibi takdirname dağıtmak???
 
Çocuklarımıza vereceğimiz eğitim, açacağımız  yol, örnekleyeceğimiz yöntem  bu mudur?
 
Onlara çalışarak, alın teri ile, azim ve gayretle başarılı olunacağını göstereceğimize, havadan başarı ikram ederek mi hayata hazırlayacağız?
 
Çocuklarımıza dürüst olmayı, doğruluktan ayrılmamayı, yalan söylememeyi  böyle mi öğreteceğiz?
                  …
Bir yakınımın  13 yaşındaki kızının , son derece samimi sitemine kulak verin:‘’Ben ikinci dönem hiç derslere girmedim. Matematik ve sosyalden bir şey bilmiyorum. Çok yetersizim. Sınıfta kalıp, seneyi  tekrar etmeye gönüllüyüm. Arayı kapatmak istiyorum. Sınıfta kalmama izin verilmiyor!
 
Bu ne demektir sevgili okuyucular, anneler babalar?
 
Bu ülkedeki yöneticilerden daha akıllı, daha kendini bilir, daha dürüst  ve ayakları yere basan küçücük kızdan utandım.
 
 Ben, benden utandım.