Gazeteci Aşık'tan "Özgürlük Kapısı"

Abone Ol

İzmirli gazeteci Ulaş Aşık’ın ikinci kitabı “Özgürlük Kapısı” raflardaki yerini aldı. Lethe yayınlarından satışa çıkan eser ile ilgili Ulaş Aşık ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik…

1-Ulaş Aşık'ı kendi anlatımıyla tanıyalım... Kimdir Ulaş Aşık? 

Zor soru... Kanımca birey yaşama düştüğü andan sonuna kadar kendini tanıma paradoksu ile cebelleşmekte ve bunu başaramadan yani tam olarak kendini tanımlama gibi keskin bir cevap bulamadan sonu selamlayarak bu macerayı bitirmektedir. Kendimde şöyle bir şeyin kesin olarak varlığına inanmaktayım kazanmak ya da kaybetmek gibi bir tasam hiç bir an olmadı. Sadece anın varlığına inanmak gerektiğini belirtmek isterim, zaten gerçek olan tek şeymiş gibi geliyor. Bu karamsar saptamadan sonra kendim hakkında herkesin kendini anlatmak için kullandığı şu cümleleri sıralıyorum. Tunceli doğumluyum, Marmara İletişim mezunuyum, Yeni Bakış Gazetesi'nde sayfa sekreterliği yapıyorum. Zevkli iş ve iyi zaman öldürüyor.

2-“Yıkım ya da Yanılgı” ve “Özgürlük Kapısı” adlı 2 eseriniz var. Her ikisinden de kısaca bahsetmenizi istesek neler söylersiniz?

“Yıkım ya da yanılgı” uzun zaman süren bir anlatıydı yani tamamlanması tam unutmuşken rastgele bulup tamamlamıştım. Bir modern zaman reddiyesiydi. Ve deliliği iliklerinize kadar hissettirdiğini düşünüyorum, belki ben sadece böyle düşündüm, zaten yazım sürecini tamamlarken ben de onların olduğu kıyıdaydım yani Aziz, Pete ve kadının. En çok yazarken beni zorlayan anahtarın varolma süreci ve insanların ona sahip olmak için ne denli çırpınmaları. Mülkiyetin ne denli tehlike barındırdığı ve ölümün dahi buna engel olamayışı. Şunu da belirtmek istiyorum; belli bölümleri sadece delilerin anlayacağı şekilde kaleme alınmış belli bir önem taşıma kaygısı olmayan bir anlatı.

Özgürlük Kapısı'na gelirsek normalleşen bir insanın kaleme aldığı normal olmayan döneme duyulmaması gereken özlemi alttan alta hissettiren daha sert bir eleştiri. İnsanların dışarıdaki hayat ile yüzleşmesi gerektiğini savunan fakat bunun çok da kolay olmadığı sonuna kadar sürdüğü ve çözümün çok da kullanılan üç nokta gibi olduğu yani ya terki diyar edersin ve sonsuza dek, burada kesinlikle karakterlerden birinin bulduğu çözümün doğru olduğu yönünde bir şeyi olumlu olarak nitelemeyeceğim yani benim kahramanımın yaptığını şununla eleştirebilirim "geçici bir soruna kalıcı çözüm bulmak". Bizden istenen hep normalleşmek olmuştur ve bunu başarırlarsa inan dünya o kadar sıkıcı olacak ki anlatılamaz ve yaşanılamaz. Ben kahramanlarımı bulundukları izole hayattan alıp hayatın rutin olduğu yanıbaşımıza getirdim ve sonuç ortada.

3-Son kitabınız özgürlük kapısında psikolojik bir savaş okuyoruz. Nedir sizi psikolojik hikayeler yazmaya teşvik eden?

Bence bu tamamen birey olabilmeyle, daha doğrusu kendin olmakla ilintili. Bilemiyorum ben o civarda bulunan insanları hep takdir etmişimdir. Normalleşmek bu, o kadar kolay ki sigaraya başlamak gibi. Bir de bunu başaramayanlar... Daha doğrusu yani dışarıda caddelerde elindeki kağıtta yazan bir adresi kimseye sormadan bulmaya çalışmak gibi.

4-Ülkemizde psikoloji romanı yazarlığı ne durumda? Gelişmesi için nasıl bir yol izlenebilir?

Bilmem...Benim birşeylerin gelişmesi için bir çabam hiç olmadı. Neden sürekli herşeyin gelişmesi isteniyor bu yorucu ve anlamsız. Geldiğimiz nokta ortada. Psikoloji bu nedenle önemli; eğer onunla haşır neşir olursanız sorgularsınız ve soru sorma yetisine sahip olursunuz. Özgürlük Kapısı'nda üç bakış açısı ile hayatı anlamlandırma girişimim daha doğrusu çabam oldu ve bu sadece çaba ile sınırlı kaldı yani beni aştı.

5-Ufukta yeni bir çalışma var mı?

Evet yazım süreci başladı... Daha kısa bir periyotta bitecek gibi.