"Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır"... Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 101 yıl önce kahraman Türk ordusuna verdiği emirdi bu cümle. 22 gün 22 gece süren Sakarya Meydan Muharebesi'nde kazanılan büyük zafer, kurtuluşun ilk habercisi oldu. Anadolu'nun düşman işgali altında kaldığı o günler ülkenin kara günleriydi. İnanmış bir başkomutanın, inanmış askerleriyle tüm dünyaya örnek olacak bir kurtuluş destanının yazıldığı ağustos ayının o günleri, zor günlerdi. O günlerden büyük mücadele göstererek 9 Eylül günü İzmir'e giren Türk Ordusu, ay yıldızlı bağımsızlık bayrağımızı Konak Meydanı'na gururla dikti. 100 yıldır o şanlı bayrağın altında özgür ve hür olarak yaşamının kıvancını yaşıyoruz. Başkomutan ve askerlerinin o yıllarda umutsuzluk gibi bir kelime sözlüklerinde hiç yer olmadı. Umut ve kurtuluş vardı. Üstün mücadele ile umut kurtuluşa, kurtuluş da bir devlete, ülkeye dönüşüp Türkiye Cumhuriyeti oldu. İşte o muhteşem zaferin 100'üncü yılı için İzmir'de büyük kutlama etkinlikleri hazırlanıyor. Bu yıl Güzel İzmir'in kurtuluşunun 100'üncü, gelecek yıl ülkemizin kuruluşunun 100'üncü yılı. Bir asır geçen bu süreçte ülke olarak acı tatlı birçok olay yaşadık. Ama tüm zorluklar karşısında Gazi Mustafa Kemal'in aydınlık yolundan ayrılmadık. 100'üncü yılda o aydınlık yol bizlere bağımsız Türkiye'nin kodlarını yeniden hatırlatacaktır.

UMUT VE KURTULUŞ TÜKENMEZ!
Son yaşadığımız siyasi ve ekonomik sıkıntılar karşısında toplum olarak umut erozyonuna uğradık. Birçok kesimde umutsuzluk hakim. Mevcut tabloda böyle düşünmek yanlış değil. Seçenek her zaman vardı. Şimdi de var. Cumhuriyet'in değerlerine sahip çıkmak ve geliştirmek. 100 yıllık Cumhuriyet bizlere medeniyet için bilim yolunu gösterdi. İlk yıllarında yüzlerce fabrika kurup kendi temel ihtiyaçlarını kendisi karşılayan bir ülke olan Türkiye, üretim yapmaktan vazgeçmemeli. Tarımda ve sanayide artı değerler yaratarak yoluna devam etmeli.  

Son cümle: "Kurtuluş her zaman her koşulda var. İnanç ve umudumuzu kaybetmeyelim. Rehberimiz belli. Yolundan gitmek yeterli..."