Yaşım kırk olduğunda Leyla yengeme ‘yenge ben bu kırk yaşı hiç sevemedim’ dedim. Yengem de hemen’ seversin’ dedi. ‘Nasıl yani ?’ deyince de ‘Elli olunca seversin’ dedi.
 
Ah yenge, elli olmadım ama bir şey de kalmadı. Bugün kırk sekiz oldum. Zaten sende gün içinde kutlarsın mutlaka böyle şeyleri atlamazsın. Yine bu kırk, elli yaş muhabbetini tazeleriz birlikte.
 
Evet, bugün benim doğum günüm kırk sekiz yaşımla karşı karşıyayım ve yengemin dediği gibi kırk yaşımı deli gibi sevdiğimi fark ettim. Ama şimdi sevmem gereken yeni yaşlar var. Baktım da şöyle bir, tüm yaşamım bana yoldaşlık eden her duyguyla gözlerimin önünden yeniden geçti.
 
Zaman bir sonsuzluk içinde önümde uzanmakta ve ben ona bakarken her şey kendi zamanında çok güzel olacak diye düşünmekteyim. Hayatın akışının seyredeni değil, onun yaşayanı olmak istiyorum. Bu niyetle de aramızdaki merhabayı kesmeden ona bakmaya devam ediyorum.
 
Sevdiğim her şey akan suyun meydana getirdiği su birikintisi gibi güneşte ışıl ışıl parlıyor. Kendimle barışmak, uzlaşmak bir orta yol bulmak istiyorum. Diyorum ki, kendime söylediklerim değil ses tonum ilgilendirsin seni. Sesim dingin, sesim yaşam dolu.
 
Bir kez daha hissediyorum ki en büyük yoldaşım yine benim herhalde. Her gün aynada gördüğüm yüzüm, kendi alışkanlıklarım ve kendi sesim. Baktıkça özgürleşmek özgürleştikçe de kendimi bulmak istiyorum. Tekdüzeliğimin önünde saygıyla eğilirken aynı zamanda birbirine benzemez hallerime yabancıyım adeta.
 
Ne ironiktir ki çok güzel harmanlıyorum acıyla tatlıyı. Yorulana kadar dans etmek gibi, güneş kaybolana kadar denize girmek gibi, nefessiz kalana kadar koşmak gibi.
 
Rüzgârla uçuyor, güneşle açıyorum. Onca eksiğine rağmen yine de masmavi görüyorum yaşamı. Bugün başaramadıysam, yarın yeniden başlıyorum. Hiç denememişim gibi.
 
Kırklı yaşlarım hoşça kal, ama gitme benimle kal…
 
Ne çok şey öğrendim seninle ilerlerken. Burnuma küçük fiskeler vurarak öğrettin çoğunu. İçimdeki kırgınlığı da böyle aldın benden.
 
Ve yaşam;
 
Turnıer’in de dediği gibi, gündelik yaşamın balçığına gömülmüş sazan balığı gibiydik, bundan böyle dağdan kopup gelen sel sularında yan yana titreşen alabalıklar gibi olalım.