Beden ve ruh sağlığı yerinde olan bir insanın yaşamının özüdür hoşgörü. 
Hoşgörülü olmamak birçok olumsuz davranışın ortaya çıkmasına neden olur .
Bir toplumda hoşgörü ikileştirmeyi ortadan kaldırır, insanları kucaklar ve bu nedenle de iyi ilişki kurmanın en sağlıklı yoludur.
Hoşgörü aynı zamanda sosyal ilişkilerde kendi görüşümüze ve çoğunluğun görüş biçimine aykırı görüşlere sabırla, yan tutmadan katlanma demektir.
Mevlana'nın, Yunus Emre'nin, Hacı Bektaş Veli'nin yaşadıkları ve hoşgörüleriyle o dönemi cennete çevirdikleri Anadolu'da ne acıdır ki hoşgörüsüzlük başını almış gidiyor şimdilerde.
Siyasette, insan ilişkilerinde, sokakta, toplu ulaşımda, markette, pazarda, her yerde ama her yerde hoşgörüsüzlük ve saldırganlık söz konusu.
Ne oldu bize?
İki binli yılların başından bu yana nasıl rayından çıktı bu toplum?
Nasıl düzeleceğiz?
Geçtiğimiz yıllarda bir belediye başkanının hoşgörüsüzlük örneği haberinden oldukça etkilenmiştim. Benim de memleketim olan o kentin belediyesinin başında olan kişi yıllardır yapılan ve aylar önce programlanan festivale davet edilen çok değerli bir Türk Halk Müziği sanatçısını gezi olaylarıyla ilgilendiği gerekçesiyle birilerine yaranmak adına (!) son anda programdan çıkarmıştı.
Bu belediye başkanına şöyle seslenseydik yaptığı saygı ve hoşgörü dışı durumdan biraz olsun üzüntü duyar mıydı acaba?
''Yıktığın varsa yapacaksın.
Üzdüğün varsa sevindireceksin.
Kindar olmayacaksın.
Ve en önemlisi hoşgörülü olacaksın...''