Şaşılacak güzellikteki Bodrum’a son tatilim Kurban Bayramı’ndaydı. Yıllar önce ilk gittiğimde burasının bir zamanlar sürgün yeri olması ne büyük ironi demiştim.
Halikarnas Balıkçısı ile ortaokulda tanışmış ve hayat öyküsü ilginç gelmişti. 
 
Cevat Şakir, çocukluk hayatının ilk yıllarını babası Şakir Paşa’nın elçi olarak bulunduğu Atina’da geçirir. İlköğrenimini Büyükada'da, orta ve liseyi 1907'de Robert Kolej'de tamamlamıştır. İlk yazısı, İngilizceden tercüme bir yazıydı ve aynı yıl İlkdam Gazetesi’nde yayımlandı. Lise öğreniminden sonra İngiltere’de denizcilik öğrenimi yapmak istediyse de ailesinin ısrarı ile Oxford Üniversitesi’nde tarih öğrenimi gördü. 1913’te İtalyan bir hanımla evlenerek İtalya’da kaldı, resim öğrenimi gördü. Daha sonra İstanbul’a dönerek gazete ve dergilerde yazılar yazmaya başladı. 13 Nisan 1925 tarihli öyküsü ile İstiklal Mahkemesi’nde yargılanarak Bodrum’a sürgüne gönderildi. Sürgünün yarısı Bodrum’da, yarısı İstanbul’da tamamlandıktan sonra çok sevdiği Bodrum’a geri dönüp tam 25 yıl Bodrum’da yaşadı. Bodrum’da balıkçılık dahil çeşitli işlerde çalıştı. Bodrum’un antik çağdaki adı Halikarnas’ı kendisine mahlas olarak benimseyerek Halikarnas Balıkçısı olarak yazılarını yazmaya devam etti. Çoğumuz da gerçek adından ziyade bu isimle anarız onu. Verilen ceza onun hayatını da adını da değiştirdi.
Vasiyeti üzerine de Bodrum’a defnedildi. 1900’lü yıllarda yaşayıp şu an bile çoğu gencin sahip olamadığı bir eğitim alıp farklı ülkeleri gördükten sonra Bodrum’dan vazgeçememiş olmasının nedeni elbette ki doğal güzellikleri ve yöre insanları ile kurduğu dostluklar.
 
Ve şimdi Halikarnas Balıkçı’sının öldükten sonra bile ayrı kalmak istemediği Bodrum gibi paha biçilmez doğal güzelliklerimiz giderek yok oluyor. Aynı anda 120’yi aşan noktada yangın çıkması elbette tesadüf değil. Çok sayıda insan mağdur oldu. Köyler boşaltıldı. İnsanlar evini, hayvanlarını kaybetti. Sayısız hayvan dostumuzu kaybettik. Bunlar ilk etkileri. Maalesef yok olan ekosistem nedeniyle çok daha büyük zararlarını göreceğiz. 
 
Şiddetli yangınlarda sıcaklık, hızla yukarı doğru yükselir. Bunun sonucu olarak toprak yüzeyinin üstündeki havada, sıcaklığın 800°C'ye; toprak yüzeyinde ise 200°C'ye kadar çıkabileceği tespit edilmiştir. Dokuların ölmesi 49°C’de başlar. Bu derecede bir saat devam etmesi ölüm için yeterlidir. 54°C’ye çıktığında ise birkaç dakikada yaşam sona erer. Yangının süresi ve şiddetine bağlı olarak sıcaklık derecesi artmakta ve dolayısıyla yüksek ısıda ağaçlarla birlikte toprağın organik dokusu da kaybolmaktadır. Yangına müdahalede hız bu açıdan son derece önemlidir. 
 
Yangından sonra toprağın PH seviyesi yükselir ve kökleri üst toprakta gelişen bitkilerin gelişmesi zorlaşır. Yangından sonra ortalama sıcaklık artışı toprak yüzeyine yakın yerlerde bakteri ve mantar oluşumunda farklılaşma sağlar. Yangından nispeten az etkilenmiş ağaçların böceklere ve hastalıklara karşı direnci düşer. Kalan ağaçların ölümü böcek, bakteri ve hastalık nedeniyle olur. Yangın sonrası toprağın su tutma kapasitesi de %10 oranında düşeceğinden bölgenin ağaçlandırılması güçleşir. Uzmanlar bir yıl gibi bir sürede doğal yapılanma için zaman tanınması gerektiği görüşündeler.
 
Türkiye’nin arı varlığının %45’i Muğla’da, bal üretiminin yanı sıra ekolojik denge için arıların rolü çok önemli. Dünyadaki tüm arılar yok olsa insanlık da 4-5 yıl içinde yok olur. Yangında kovanların büyük bir bölümü zarar gördü. Kalan arılar için bitki örtüsü zaten yok oldu. Muğla bal üretiminde liderken maalesef bu yangın ile bal üretiminde ciddi azalma yaşanacak. 
Evler yapılır, hayvancılıkla uğraşan insanlara hayvan temin edilir belki ama ormanın eski haline dönmesi yıllar alır. Keşke 10 TL bağış yapıp ağaç dikmek kadar kolay olsaydı. Orman yangınları ile geleceğimiz de yandı. Doğanın kendi içinde bir düzeni var. Tıpkı bizim sirkadiyen ritmimiz gibi. Dışına çıkarsak hastalanırız. Ekosistemi bozup Ego sistem kurmaya kalkarsak doğanın bizden intikamı büyük olur.
 
Lisede coğrafya öğretmenim dünyadaki en büyük imparatorluk iklimdir derdi. Doğayla savaş olmaz. Kazanırsak kaybımız büyük olur. 
 
Halikarnas Balıkçısı çok sevdiği Bodrum için şu dizeleri yazdı; 
Yokuş başına geldiğinde
Bodrum'u göreceksin,
Sanma ki sen
Geldiğin gibi gideceksin
 
Senden öncekiler de
Böyleydiler
Akıllarını hep Bodrum'da
Bırakıp gittiler...
 
‘’Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin’’ Sanırım haklı artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Aklımız hep yanan ormanlarda, aklımız heba edilen geleceğimizde...
 
*KTÜ Orman Yangınları araştırmalarından yararlanılmıştır.
***
Melike Yalçın Tırpan
Kurumsal Eğitmen & Kobi Danışmanı