Yıl 1987...
Karlı bir Ankara günü.
Elime uzatılan bir kulaklık.
Tanıdık bir ses.
Ahmet Kaya.
Şafak Türküsü'nü söylüyor.
Kulaklığı uzatan bir MHP'li.
İdamla yargılanmış.
Şaşırıyorum.
"Şaşırma" diyor ekliyor.
Duyguların siyaseti olmaz.
Hele ki ölüme idama gitmenin...
Ahmet Kaya'yı anlamak zordu.
Ya çok sevildi, ya hiç.
Bazen kendisini anlatamadı.
Bazen anlattı da biz anlamadık.
Devrimci-solcu-şeriatçı-vatan haini.
Zamana göre hepsinden payını aldı.
1980 sonrası müzikle başkaldırdı.
Cunta rejiminde şarkıları nefes oldu.
O'nun kasetini almak önemli bir solculuktu.
Kendisi de müziği de çok tartışıldı.
Devrimciler için şarkılar söylüyordu.
Baş örtülü kızlar için hak arıyordu.
Haksızlık ayırt etmiyordu.
Tayyip Erdoğan için sahne alıyordu.
Erdoğan'ı hapishaneye şarkılarla uğurluyordu.
Dedim ya...
Ahmet Kaya'yı anlamak zordu.
O zorluk hala devam ediyor.
"Harikasın iki gözüm" diyenler.
"Şerefsiz" diyebildi.
Çok kızdık. Ben de...
Ülkeyi terk etti.
"Beni anlamıyorsunuz" dedi.
Anlamadık.
Anlamak istemedik.
Çünkü Ahmet Kaya o günü konuşmuyordu.
Kürtçe klip diyordu.
Şimdi devletin Kürtçe kanalı var.
Kalbine yenilmeden kısa bir süre önce...
Paris'te bir basın toplantısı düzenledi.
"Vatansızlıktan üşüyorum" dedi.
Gözyaşlarımı yanaklarımda yakaladım.
Nazım Hikmet gibi, Yılmaz Güney gibi..
Ahmet Kaya'yı da vatansızlıktan üşütmüştük.
***
16 Kasım 2000 yılında aramızdan ayrırıldı.
19 yıl sonra şarkılarını milyonlar dinliyor.
Siyasi görüşü ne olursa olsun.
Herkesin içinde bir Ahmet Kaya'sı var.
Bazen isyankar, bazen suskun....
19 yıl sonra bir çok kişi daha da suskun.
Hatırlayabilen iki siyasi isim var.
Çiğli ve Menemen Belediye Başkanları.
Utku Gümrükçü ile Serdar Aksoy.
Sevsede sevmese de.
Herkesin içinde bir Ahmet Kaya'sı var.
***
Dokunma bana fişlenirsin
Dokunma bana ellerin tutuşur
Dokunma bana çıldırırsın
Dokunma bana sen de yanarsın...