“Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti. Durursam bir daha kurtulamam. Ziyanı yok, gülüşü yeter bize…” Bu replik Türk Sineması tarihi için büyük önem taşıyan,  “Al Yazmalım, Selvi Boylum” filminin verdiği en net mesajdı. Film, Kırgızların Yaşar Kemal’i Cengiz Aytmatov’un bir eserinden Ali Özgentürk tarafından senaryolaştırılmış. 1977 yapımı filmin yönetmeni Atıf Yılmaz. Ana karakterleri, İlyas (Kadir İnanır), Asya (Türkan Şoray) ve Cemşit (Ahmet Mekin)… Filmin çekildiği tarihte Kadir İnanır 28, Türkan Şoray 32 yaşında. 2021 yılında, yaşadığımız olaylar, bize tekrar “Sevgi neydi?” sorusunu hatırlatıyor. Hem de çok acı bir şekilde. Son yıllarda yaşadığımız siyasal ve sosyolojik gelişmeler, bizleri sevgiden uzaklaştırdı. Toplumsal sevgi, anlamsız kutuplaşmayla azaldı ve daha da azalıyor. Tabiri caizse karpuz gibi ikiye bölünmeye zorlandık. Toplumsal hoşgörü kayboluyor. Kimse kimseye tahammül edemez duruma geldi. Görüşler, çok keskin. Mahalleler oluşmuş durumda. Bir mahalle karşı mahallenin iyi yanını görmek istemiyor. Kötü yanlar yarıştırılıyor. Kimse karşı tarafın doğrusunu görmek istemiyor. Her iki taraf için de, yalan-yanlış afişe edilerek eleştiri sınırları aşılıyor. Bunlar yaşanırken sevgisizlik katman katman bütün hücrelerimizi nüfus ediyor. Derinden gelen sancı artık yüze çıkıyor. Ekonomik sıkıntılarla birlikte farklı kimlik kazanıyor. Ortak değerleriniz azalıyor. Herkes kendi mahallesinin acısını paylaşıyor. Karşı mahallenin acısında sessiz kalınıyor. Haksızlığa uğrayan mahalle için ses çıkmıyor. Geçmişten günümüze taşıdığımız kültürel değerlerimiz hızla aşınıyor. Medya, bu kutuplaşmada büyük etki yaratıyor. Televizyonlar, gazeteler olaylara kendi pencerelerinden bakıyor.  Yangını daha da büyütüyor.

ANADOLU HOŞGÖRÜSÜ DEVREYE GİRMELİ
Bu topraklar kendi içinden nice büyük düşünürler çıkarmış. Yunus Emre gibi bir sevgi adamı, Hacı Bektaşi Veli gibi bir gönül adamı… Daha birçokları. Siyasi duruşlarımız farklı olabilir. Bu doğaldır. Ama sosyal düşmanlık bu ülkenin topraklarında yetişmedi, yetişmez. Hoşgörü, Anadolu topraklarının mayasında var. İçine başka toprak karıştırılsa da gün geliyor aslına dönüyor. Ama olan bir kuşağa oluyor. 68’de olduğu gibi… 80’li yıllarda olduğu gibi. Başta siyasiler olmak üzere, herkes dilini düzeltmeli. Yunus Emre’nin dilinden, Mevlana’nın öğretilerinden payını almalı. Her şey, bu yalan dünyada kalıyor. Kimsenin öteki tarafa götürebildiği bir şey yok. Hani şu devamlı bir yerlere yazdığımız bir söz var: “Sevgiler paylaşıldıkça büyür, acılar paylaşıldıkça azalır…”
 
Son cümle: ” Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti... Selam olsun Yunus Emre’ye, Hacı Bektaşi Veli’ye, Mevlana’ya… Selam olsun Cengiz Aytmatov’a, Yaşar Kemal’e…”