​Türkiye'nin ilk sağlık bakanı ve dördüncü başbakan Dr. Refik Saydam başbakan olduğunda hocası Dr. Fevzi Paşayı bir kış günü ziyarete gider.

Büyük eski bir konak. Paşa sırtında yer yer aşınmış ve kumaşında pamuklar dökülen bir hırka, önünde ateşi küllenmiş bakır mangal, derin derin düşünceye dalmış.

Karşısında eski öğrencisini, günün başbakanını görünce çok memnun olur.

Geçmiş yıllardaki anıları anarak bir süre konuşurlar. 

Doktor Saydam ayrılırken hocasının elini öptüğünde, Fevzi Paşa gözleri biraz yaşlı ve sesi titreyerek şunları söyler.

''Refik Bey oğlum beni çok sevindirdin teşekkür ederim. Tanrı seni hesabında yanıltmasın.''

Başbakan anlamadığı bu dua karşısında biraz duraklar.

Fevzi Paşa bu duraklamanın anlamını sezmiştir.

''Yok, yok! Bunlar bunak lafı değil!

Ben hesabımda yanıldım da onun için böyle söylüyorum.

Sanırdım ki emekli olunca elime otuz altın geçecek. 

Otuz kağıt geçti. 

Sanırdım ki 65-70 yaşına kadar yaşarım. 

Seksenini geçtim hala yaşıyorum. 

Hesabımda yanıldım oğlum! 

Onun için dua ediyorum Tanrı seni hesabında yanıltmasın...''

Çoğu insan ileri yaşlarda yatağa bağlı kalıp tavana, duvarlara bakarak uzun yaşamaktansa üç gün yatak dördüncü gün toprak isteğinde bulunmuyor mu? Yapılan bu dua da hesapta yanıltma olmaması isteğinden başka ne olabilir?