Babalar gününe özel bu yazıyı sevgili babam Ali Yalçın’a ithaf ediyorum.
 
Her çocuk gibi 18 yaşına girince büyüyeceğimi düşünürken babamın vefatıyla çocukluğumu kaybettim.  Alışmak zor olsa da zamanla çocukluk hatıralarım canlandığında şanslı olduğum için şükrettim ve hüzün yerini tevekküle bıraktı.
 
Herkesin ebeveyni kendisi için çok özel ve kıymetlidir.  Ama babam diye demiyorum, onu yakından tanıyan arkadaşları, dostları, öğrencileri onun farklı olduğunu bilir. Halen öğrencileri ile karşılaştığımda beni şaşırtan farklı bir fedakarlık öyküsünü paylaşırlar. 
 
Babasının kızı olarak prenses gibi davranıldığını düşünebilirsiniz. Elbette sevgisini sonuna kadar hissettim, doyasıya sarıldım. Fakat asla üzüleceğim diye doğruyu göstermekten vazgeçmedi. 
 
Geçmişte ondan isteyip hayır cevabı aldığım üç olay beni ben yapan temelleri oluşturur.
 
İlkokula başlayacağım yıl babam ilkokul müdürüydü. Doğal olarak babamın okulunda okula başlayacağımı düşünüyordum. Öğretmenimi bile seçmiştim. Sürekli görüştüğümüz Fethiye teyzede okumak istiyordum. Fakat babam beni okuluna almadı. Sebebi de bana okulda müdürün kızı muamelesi yapılacağıydı. Bana göre bunda bir sorun yoktu. Ne zaman onun okuluna gitsem öğretmenlerin ve öğrencilerin ilgisi, sevgisi üzerimdeydi. Bence bu harika bir şeydi. Beş yıl okulda harika bir öğrencilik hayatı yaşayabilirdim. Çok ağladım. Öğretmenler de babamla konuştu. Ne benim gözyaşlarım ne de öğretmenlerin dedikleri onu ikna edemedi. Neden diye sorduğumda verdiği cevap; Eğer onun okulunda öğrenci olursam hem sağlıklı bir eğitim hayatım olmayacak hem de arkadaş ilişkilerim suni olacaktı. Beş yıl boyunca hiç istemediğim okula gittim, her yıl bittiğinde acaba bu yıl alır mı diye umut ettim ama almadı. Niye beni okuluna almadın diye sonra sorduğumda ‘başarın başka bir ismin gölgesinde kalmasın, torpille bir yere gelirsen o makamı çabuk kaybedersin’ dedi. O an anlamadım ne demek istediğini. İlkokulla makam arasında hiçbir bağ kuramadım. Sonraları dedim ki ne büyük ders vermiş hem bana hem çevresine.
 
Ah babacım şimdiki bazı babaları bir görseydin. Çocuklarını nasıl da bir yerlere yerleştiriveriyorlar kolayca.   
 
Madem okula almadın bari ödevlerde yardım etseydin. Onu da yapmadı. Hiçbir zaman sorduğum soruya direkt cevap vermedi.  Dünyanın en basit sorusu bile olsa elimden tutar evimizdeki devasa kütüphaneye götürür, gel birlikte araştıralım derdi. Devasalık abartı değil o dönemlerde arkadaşlarım ödevlerini yapmak için önce bize gelir bizde kaynak yoksa sonra kütüphaneye giderdi. Birlikte saatlerce kitap karıştırır doğru cevabı benim bulmam için beklerdi. O cevap bulunur kitaptan başka ilginç bilgiler keşfedilir derken on dakikada bitecek ödev saatlerce sürerdi.  Baba cevabı biliyorsan söyle çabuk bitsin ödev dersem de ‘kolay elde ettiğin bilgiyi çabuk unutursun, emek verirsen seninle bir ömür kalır’ cevabını alırdım.  
Eğitim hayatım böyle devam ederken bir gün o okuldan geldiğinde beni evde ağlarken buldu. Ne oldu diye sorduğunda annemin benim çok istediğim bir şeyi almadığını söyledim. Normal koşulda çok istiyorsan alalım ben sana para vereyim diyebilirdi. Ama o zaman bendeki etkisi başka türlü olacaktı.
 
Önce bana neden bu kadar üzüldün dedi. Cevabım annem her istediğini istediği gibi kimseye sormadan alıyor ben neden alamıyorum?
 
Aldığım cevap ‘İyi bir eğitim alıp kendi mesleğini yapmanı istiyorum. Eğer kendi paranı kazanmazsan hayatla ilgili kararlarını kendin alamazsın. Bir ömür başka bir insanın boyunduruğu altında yaşamak istemiyorsan, kararlarını kendin almak istiyorsan o zaman kendi paranı kazanmak zorundasın.’
 
O gün gerçekten çok üzülmüştüm. Şimdi diyorum ki annem iyi ki almamış da babamın bu sözünü duydum.
 
Yokluğunda bana bıraktığı üç kıymetli öğreti yolumu aydınlattı;
 
1-Başarın başka bir ismin gölgesinde kalmasın
 
2-Kolay elde ettiğin bilgiyi çabuk unutursun, emek verirsen seninle bir ömür kalır 
 
3-Kendi paranı kazanmazsan hayatınla ilgili kararlarını kendin alamazsın
 
Attığım her adımda ona layık bir insan olmaya çalıştım. Babam benim kendi paramı kazanıp kendi kararlarımı aldığım günleri göremedi, evlendiğimi, anne olduğumu, başarımı, sevincimi göremedi.  Bize bıraktığı en değerli miras olan şerefli soyadını değerli bir mücevher gibi ömür boyu taşıyacağım.  
Umarım sana layık bir insan olabilmişimdir, huzur içinde uyu babacığım.
 
Melike Yalçın Tırpan
Kurumsal Eğitmen & Kobi Danışmanı