Şimdi size yaşadığım, duyduğum ve bizzat şahit olduğum örnekler vereceğim:

Bir tanıdığım annesine bakıyor

Bakmak ne demek?

Şu demek:

Yemek, bulaşık, giyim çamaşır hiç mesele değil. Tüy kadar yükü olur yaşlının. Evde zaten çorba kaynar. Elektrik yanar, ev ısınır.

Arkadaşım, evden dışarı çıktığı an, kadın pencerelerde…

Hatta daha adımını atmadan ‘ne zaman geleceksin?’ diye soruluyor. Bu başlı başına bir özgürlük kısıtı.

Biraz gecikse, annenin heyecan yapıp tansiyonu yükseliyor. Kız hiçbir yere gidemiyor, bir ziyaret yapamıyor. Anne bilinçli veya bilinçsiz, ‘’ Ben sensiz ne yaparım?,’’ diyerek sürekli kızının vicdan tellerine basıyor.

Arkadaşım 50'li yaşların sonunda. Oğlu, okulunu okumuş gitmiş. Eşi bir şekilde yok. Yıllarca hayat mücadelesi vermiş, yorulmuş. Maaşı, evi ve geliri var. Asıl yaşayacağı yıllarda kaderi bu.

Bu duruma ben anneme ‘ seve seve bakarım’ diyen mutlaka gönülden söylüyordur ama, kendine kalsa, hayat seçimi bu olmazdı. İçinden de yaşamadıklarını düşünüyordur.

En son ve en verimli yılları gitti gider.

. Çözüm asıl annedeydi. İşte asıl nokta bu. Huzurevini anne istemeyince kız ne yapsın?

Bu gruba bencil yaşlılar giriyor.

......

Bir arkadaşımın durumu ise şöyle:

Yaşlı anne babalarını bir alt kata yerleştirmişler.Güzel bir çözüm gibi görünüyor. Ne var ki, karı- koca çalışıyorlar. 2 de çocuk var. Kız akşam eve geliyor. Yemekleri yapıp, bölüp bir kısmını aşağıya taşıyor. Bulaşıkları yıkıyor. Çarşafları değiştiriyor. İlaçlarını kontrol ediyor. Sonra evine çıkıp aynı işleri bir daha yapıyor. Hasta olunca onları doktora, eczaneye, ufak tefek alışverişine... daha bir yığın iş.

Hafta sonu da, büyükleri araba ile dolaştırma durumu var. ‘Bir hava alsınlar’ diye başladı… Sonra nereye gitseler, camdan iki çift göz onlara bakar oldu. Helak oldu arkadaşım.

Yaşlı kayınvalide, sürekli sağa sola gelinini anlatıp göklere çıkarıyor: ‘’Allah gelinimden razı olsun. Cennetlik benim gelinim. İki cihanda …. falan diye dua etmekte. Oysa gelinin gözü cennet falan görmüyor. Öbür tarafta cennet var mı belli değil, oysa burada özgür bir cennetlik yaşamı olabilirdi.

Harika bir mesleği var. Yükselme yolları açık, hatta yurt dışı seyahatleri elinin altında.… O, hepsini es geçmek zorunda kaldı. Elbette eşi de yaşlı bakımına yardımcı oluyor ama, evin annesi o… İki yaşlı, iki de okula giden çocuk varken, iş seyahatlerine nasıl gitsin, geç saat toplantılarına nasıl katılsın?

Onca eğitimi, emeği, kariyeri, yaşlı anne babaya kurban gider mi gider!

Öte yandan bakılan anne babanın: ‘’Onlarla yaşamıyoruz, evimiz ayrı" demeleri ne yazık ki gerçeği yansıtmıyor. Onlar evlatlarının kanatları altında emniyette olsunlar diye, bir kariyer feda ediliyor.

Onca zor meslekler neden seçildi, kariyerler neden yapıldı o halde?

Şayet büyükler, yaşlılıkları için başka bir karar verselerdi, evlatların nefes almaları sağlanmaz mıydı?