Günümüzde bencil olmayan ve öngörü sahibi yaşlıların asıl hedefi, elden ayaktan eksilince, çocuklarına bağımlı olmamak.

Daha da özü, pek çoğu, ’Çocuklarımız, yaşlılarının bakımına endeksli bir hayata mahkum olmasın.’ bilincinde.

Doğrusu, eskilerin yaptığı gibi ‘Aman beni huzurevine göndermeyin, evde yalnız kalamam, korkarım’’ gibi duygu sömürüsünün çocuklarımızın hayatında büyük bir sorun olduğunun bilinmesi gerek.

Uğruna canını verecek kadar çok seven, fedakarlığı dillere destan olan bir annenin, yaşlılığında, kendi huzuru için, evlatların düzenini değiştirmesine seyirci kalmasını, bu uğurda, aile içi tartışmalara şahit olmasını ve beklenti içinde olmasını bir türlü anlayamamışımdır.

Beğenmediğimiz ve ilgisiz bulduğumuz yabancılar, yaşlılıklarında, önce çocuklarını düşünen ve kendiliklerinden, onların hayatından el ayak çekenlerdir. Bizde ise tam tersi.

……

Amerika’da, yanlarında tahsil yaptığım ‘anne’ nin; YAŞLILAR KÖYÜNE yatırıldığını duyunca, Chicago’ya bir gidişim sırasında onu ziyarete gittim. Hatta özel izinle 2 gece de yanında kaldım.

Mest oldum. 150 m2 alanda sadece bir büyük salon ve büyük yatak odası… mekanın büyüklüğü insana ferahlık ve özgürlük veriyor. Sade ama güzel dekore edilmiş. Tastamam ev.

Bu mimari bir tarzdır. Yaşlı insanı bir küçük alana hapsetmiş gibi olmamak, onun görüşünü açık ve ferah bırakmak için – elbette maddi durumla alakalı- sıcacık döşenmiş bir evde, huzurlu bir yaşam sunulmuş. Her daim doktor hemşire hazır. Yüzme havuzları, tenis kortları, piyano çalınan akşam yemekleri, balolar, eğlenceler, danslar… Ben söyleyeyim, siz hayal edin.

Benim gelişimle küçük bir de parti verdiler. Beni bıraksalar o yaşımda orada kalacağım.

Ben ise sadece hayallerime gömdüm böyle bir yaşlılığı.

Şu anda ülkemizde böyle standartta bir yer olmadığı gibi, olsa da güç yetmeyecek nasılsa..

Araştırmak amacıyla çok sayıda huzurevi dolaştım. Huzurevlerinin planları da, işleyiş sistemleri de benzer şekilde.2. ve 3. Sınıf otel veya daha çok motel gibi. Cazibesi yok, albenisi yok. Hiç davetkar değil. Üstelik, girer girmez insanın içine bir gariplik ve yalnızlık çöküyor.

Sonuçta, devletin huzurevleri içinde iki tanesini çok mükemmel diye tanımlayabilirim. Birisi Ankara Balgat, diğeri de İzmir Narlıdere.

İkisine de girmek için çok sıra beklemek lazım, gelmesi yıllar alıyor. Başvuru ise, el ayak tutarken, kanlı canlı olup, o konser senin, bu gezi benim… derken olmuyor tabii.

.........

Çok yıllar önce İstanbul’da bir yabancı şirkette Değerleme Uzmanı olarak çalışıyordum. Kemer County karşı sırtlarında, o zaman çok bakir olan tepede bir YAŞLILIK KOMPLEKSİ yapılmıştı. Onu değerlemek üzere gitmiştik.

Şahane bir yerdi. Müstakil tek katlı evler, cennet bahçeleri, toplantı ve konser salonları, resim ve müzik atölyeleri… Kapalı açık yüzme havuzları… Her öbek evin bir yerinde dokrtor ve hemşire durakları vs. Ayrıca katlı olan bir de bina…Tam teşekküllü bakımevi.

Biz kompleksi değerleyip değerleme raporu hazırlayacağız ve EN İYİ alternatif KULLANIM metodunu, finansal ve sosyal olarak çözüp önereceğiz. Proje konsepti değişecek yani...

Şaşırdım. Nesi var? Mis gibi proje? İçim gitti. Neden başka bir konsepte geçilir ki?

Sistem bir türlü yürümemiş. Sosyal Hizmet görevlisi heyecanla anlatırken hepimize ders çıktı:

‘’Buranın Avrupa’da bile benzeri az. Ne var ki, ücreti yüksek. Bu ücreti ancak ülkenin en zenginleri ödeyebiliyor. Onlar da ’’annesini, babasını, huzurevine gönderdi’’ derler endişesiyle buraya gelmediler. Şimdi elden çıkarılacak. Proje değişmesi bu yüzden gerekti.’’

O yıllarda nasıl düşünülmüşse, ülkede ihtiyaç var diye yola çıkılmış ama bizim ülkemizde bir çok şey, geleneklere, örf ve adetlere, bir de kafa yapısının sabitliğine bağlıdır. Şimdi yapılsa, aynı sonuç çıkmazdı eminim. Ayrıca özellerin bedelleri haliyle yüksek çıkacaktır . Benzer standartın, devlet eliyle ülkenin yaşlısına sağlanması bir zorunluluktur.

Yaşlılar için, ne yazık ki alternatif çok azdır.

Şu anda bakıcı kadınlar 12.000- 15.000 Tl arasında para istemekteler.

Eli yüzü düzgün huzurevleri, tilkinin karganın ağzındaki peyniri beklemesi gibi ev bağışı beklerler. Gülünç ve ülke yapısına uymayan paralardan söz ederler.

Toplu yaşam köyleri kurmak için çok geç.

,,,,,,,

Yazı dizisine devam ederken, bir taraftan da araştırmalar yapıyorum.

Buca Yaşlı yerleşkesini aradım. Çok zor ulaştım. Günlerce, saatlerce telefon başındaydım.. Gazeteden aradığımı söyledim, telefon bıraktım, kimse aramadı. Sonunda bir yetkiliye ulaşabildim. Daha baştan caydırıcı, özensiz ve insana kendisini değersiz hissettiren bir durum.

Orada müstakil evler ve tatil köyü özelliklerinde, çeşitli aktivitelerin yapıldığı, geniş alanlar var zannetmiştim. Maalesef 7 katlı bir binaya yerleşmiş, devletin klasik standardında, bir adım daha ilerlememiş bir huzurevi. En önemlisi sadece İzmirli’leri alıyorlar.

Öte yandan, Seferihisar’da Ankara Fen Liselilerin yıllar önce öngörüp başlattığı projeyi duymuştum. Bu ise tek kelime ile muhteşem. Fen liseli zekasından çıktığı gayet belli.

Bu tatil koyu gibi bir yerleşke. Avrupa standartlarında her türlü aktivite için olanak ve yer var. Muhteşem ötesi. İnsana huzurevine gitmiş gibi değil de, tatile gelmiş gibi hissettiren bir proje.

Üyelik veriyorlar. Çoktan dolmuş. Evlerin tamamı sahibini bulmuş. satılık değil, kiralık da değil. Bir bedel ödeyip giriyorsunuz ve yaşadığınız kadar. Sizden Sonra varislere kalabilyor. Onlar da sanırım bedel karşılığında üyeliklerini devrediyorlar.

Üye tavsiyesi ile yeni kişi alınıyor. Heveslendim ama fiyatı duyunca, geri vitese takmak zorunda kaldım

75.000$ - 350.000$. !!

Ne mutlu bu parayı verip mutlu son yaşayacak olanlara.,!!

Yerleşkenin adı 3. BAHAR!

Yani....

El alem 2. baharı yaşayıp geçmiş, simdi 3. Bahara sınıf atlamış;

Biz emekleyen emekli grubu olarak, zaten, coviddi, çocuktu, torundu,onun eğitimiydi kursuydu, düğündü dernekti falandı derken… gün görememiştik. Şimdi de bahara eremeden bodozlama kışa gireceğiz gibi görünüyor.

Çağın ilerisindeki devletimiz, Avrupa’yı kıskandıracak projeler elbette yapacak ve eli ayağı tutan, genç yaşlısına hediye edecektir. Ümit yitirmek yok:

EMEKLİYEM, CANLIYAM,

PARAM KADAR ŞANLIYAM

ANDOLSUN Kİ İNADIMDAN

BAHAR YAŞAMADAN ÖLMİYAM