Masalımsı bir hikaye diyorum, fakat siz isterseniz roman deyin. Motiflerini tarihin ördüğü bu maceralı hayatı, insan belki de hayal bile ederek hikayeleştiremez. Demek oluyor ki; insan, bazen yaşadığı hayatı bir eserde yaşatamayacak kadar acizdir.

 

İşte Osmanlı Hanedanından Ayşe Sultan’ın hayatı:

Birinci Ahmed’in kızıdır. 1605 yılında doğmuş. Altı, yedi yaşında iken 1611’de Sadrazam Nasuh Paşa ile nikahı kıyılmış. Bir yıl sonra da düğünleri yapılıp Paşanın sarayına götürülmüş. Fakat gerdek; saray adeti üzere çocuğun buluğa ermesine bıraktırılmış.

 

Ayşe Sultan, Nasuh Paşa’nın nikahında ancak üç sene kalabilmiş. Çünkü Nasuh Paşa, 1614 yılında padişahın emri ile idama mahkum edilmişti. Sadrazamı boğmaya giden bostancıbaşı, Nasuh Paşa’nın bulunduğu odaya girdiğinde yaşlı paşayı nikahlısı Ayşe Sultan’ı elleri üzerinde kaldırıp pencere önüne oturtmakla meşgul iken buldu. Bostancıbaşı, vazifesini minik sultanın önünde yerine getirmekten çekinmedi. Kocanın ne olduğunu bilmeyen bu masum yavru, kocasının gözü önünde boğulduğunu hayret ve dehşet içinde kalarak gördü.

 

Aradan sekiz sene geçti. Ayşe Sultan’ın babası Birinci Ahmet, yirmi sekiz yaşında ölmüştü. Yerine akıl hastası Birinci Osman tahta geçti. Birkaç ay tahtta oturduktan sonra yerini Ayşe Sultan’ın kardeşlerinden İkinci Osman’a bıraktı.

 

Ayşe Sultan da artık hakiki evlenme çağına gelmiş bulunuyordu.1622 yılında kardeşi İkinci Osman’ın emriyle bu defa Hafız Paşa ile evlendirildi. Hafız Paşa İstanbul’da değildi. Birkaç sene sonra İstanbul’a geldi ve genç sultana sahip oldu.

 

1631 yılında İstanbul’da büyük bir ayaklanma oldu. Asi yeniçeriler Hafız Paşa’nın başını istiyorlardı. Hafız Paşa; görülmemiş bir cesaret ve padişahına bağlılık hissi ile asilerin karşısında kendini kahramanca müdafaa ederek hayatına son verdi.

 

Bu suretle Ayşe Sultan 1632 yılında ikinci kez dul kaldı. İkinci kocası da can vermişti.

 

Zavallı kadın; bu iki canın elemli hatıraları ve üzüntüleri ile bir ay bile kendi başına kalamadı. Padişahın yeni bir emri ile o ay içinde Diyarbekir Valisi Murtaza Paşa ile evlendirildi.

 

Sultanların evlenmelerinde damat olarak kabul edilen vezirler saraya büyük hediyeler sunarlar, sultanlar da müstakbel evlerine kıymetli hediyelerle bohçalar gönderirlerdi. Ayşe Sultan’ın bohçasının bu defa büyük bir rolü olacaktı. O devrin meşhur zorbalarından Feridun isminde birinin vücudu ortadan kaldırılmak isteniyor, fakat bir türlü başarılamıyordu. Bir oyun düşünüldü. Ayşe Sultan’ın bohçasının bu zorba tarafından Diyarbekir’e gönderilmesi teklif edilecek, Feridun da pek tabii olarak bu şerefli işi kabul edecekti. Fakat bohçanın içinde Feridun’un başının kesilmesi fermanı da bulunacaktı. Böyle yapıldı. Feridun bohçayı alıp Diyarbekir’e, Murtaza Paşa’ya götürdü. Paşa bohçayı açıp fermanı gördü ve zorbanın da başını kesti.

 

Yeni damat Murtaza Paşa, hastalıklı bir adamdı 1635’de, yani nikahlandıktan üç sene sonra İstanbul’a gelmesine müsaade edildi. Bahtsız Ayşe Sultan bu hastalıklı adamı görünce çok üzüldü, onunla evlenmek istemedi. Fakat işte o kadar! İstememesiyle kaldı. Başka ne yapabilirdi ki emir verilmişti, evlenecekti, koynuna girecekti. Ancak yeni damat çok yaşamadı,1636’da Revan harbinde öldü.

 

1639 yılında Ayşe Sultan’ı Halep ve Şam Valilerinden Ahmed Paşa’nın karısı olarak görüyoruz. Ahmed Paşa da 1644’de öldü ve Ayşe Sultan bir sene sonra 1645 yılı martında Adana Valisi iken vezirliğe yükseltilen Hazergrad’lı Vaynuk Ahmed Paşa ile evlendirildi. Ahmed Paşa, bu evlilikten sonra 1648’de Kaptan Paşa oldu ve 1649’da Girit harbinde bir top güllesi ile yaralanarak o da sultanını dul bıraktı.

 

Ayşe Sultan beş, altı sene unutuldu; hatırlandığı zamansa ünlü şahsiyeti gene yem olarak kullanılmak istendi. Anadolu’da kendi başına buyruk olarak yaşayan ve cezalandırılmak istenen İbşir Paşa’ya nikahlandı. Kurnaz İbşir Paşa, bunun bir tuzak olduğunu anlamıştı, hükümet merkezine gelmeyi sürekli olarak geciktiriyordu. En nihayet Ayşe Sultanın baç alınması için Mercan Ağa gönderilerek ikna edildi.1655 yılında İstanbul’a gelen İbşir Paşa, doğruca Ayşe Sultan’ın oturduğu ilk kocası Nasuh Paşa’nın konağına gitti ve o gün 1655 yılı 29 Mart akşamı zifaf gerçekleşti.

 

Hükümet kararlı idi, İbşir Paşa idam edilecekti; fakat onu bir müddet uyutmak lazımdı.  Kocalarının çoğu idam edilmiş bulunan Ayşe Sultan için artık bu hadiseler elemli olmaktan uzaktı. Nitekim 1655 yılının 29 Martı’nda gerdeğe giren İbşir Paşa, gene o yılı mayıs ayında idam edildi.

 

Ayşe Sultan, artık gençlik yıllarını geride bırakmıştı. Bundan sonra bir daha evlenemeyeceği için, tarihçiler bu son akıbetten sonra ondan bahsetmeyi bile lüzumsuz saymışlardır. Hayat macerasını uzun uzun yazanlar maalesef bize ölümünü yazamadılar.

 

Sözün kısası; Ülkeye sürekli Osmanlıyı dayatanlar işin bir de bu yönünü görmezden gelmeseler ya…..

 

 

Işık ve sevgiyle kalın!