İki deliden biri, gerçek hafızmış; diğeri arabacıymış. Bunlara çifte hafız denmesinin sebebi arabacının diğerini her zaman taklit etmesinden kaynaklanıyormuş.

Demir parmaklık önüne deli seyretmeye gelen akıllılar da bütün Müslümanlara has bir şefkat ve ihsan alışkanlığı ile delilere öteberi, bilhassa da sigara, şeker vs. getirip verirlerdi.

Bununla beraber delilerin obur ve pisboğaz olanları parmaklık önünde seyirci gördükleri gibi yanlarına giderler, her biri uzmanlığı dairesinde saçmalar savurarak sigara ve başka şeyler isterlerdi.

Hafız; cenazelerde, hastaların başucunda, evlenme merasimlerinde aşir okuyup cer etmeğe alışık olduğundan bir seyirci görür görmez parmaklığın önüne gidip diz çöker ve okumağa başlardı. Arabacı da hafızın kazancından istifade etmek düşüncesiyle onun yanına çöker ve hafızın ağzından çıkan kelimeleri mümkün mertebe taklit etmeğe çalışırdı. Zavallı Hafız, ara sıra seyircilere:

“Bu hafız değildir. Onu dinlemeyiniz.”

Diyorsa da arabacı gözlerini kırparak:

‘‘sözlerine kulak asmayınız. Zavallı delidir.’’ Derdi.

Yine ziyaretlerimden bir gün bu yalancı Hafız ile görüşürken, niye hafızlık tasladığını sordum. Bana dedi ki:

“Hafızı dinleyenlerin yüzde doksanı okunan şeyin doğrusu, benim okuduğum mu yoksa hafızın okuduğu mu olduğunu fark etmekten acizdir. Bir adam bunlara tecvitle her ne okursa Kur’an sanırlar. Yalnızca başlarını sallarlar. Bizim Hafız da okuduğunu anlayanlardan değil. Böyle olunca da seyircilerin çoğu, benim hafız olduğuma yemin bile ederler.”

Sözün kısası; her şeyi ama her şeyi, seni yaratan Rabbin adıyla oku!  “Alak suresi 1.ayet”,

Ağır ağır, düşüne düşüne, anlaya anlaya oku!   “Müzzemmil suresi 3.ayet”

Oku, düşün ve yaşamının her anına sevgiyle uygula.

Işık ve sevgiyle kalın!