Vaktin zamanında Taklamakan’da bir hırsız yaşıyordu. Fakat mesleğinde o kadar beceriksizdi ki, çalıp çırpmak için gece yarısı girdiği evlerde, zifir karanlık nedeniyle sehpalara, taburelere çarpıp deviriyor; uyanan kedilerin ve maymunların kuyruklarına basıp bağırtıyor; yerde yatan insanlara takılıp tökezliyordu. Sonunda hem yakayı ele verip sopa yiyor hem de ekmeğini kazanamadığından aç kalıyordu. Gecelerden bir gece, sihirbazın birinin sarayına gizlice girdi. Ancak saraydaki cinlerden birinin kuyruğuna basınca sihirbaz uyandı ve bu beceriksiz hırsızın haline kahkahalarla güldü. Hırsız aman dileyince ona acıdı ve bir dilek dilemesini istedi: Böylece hırsız, sihirbaza, kendisine karanlıkta görme gücü vermesini, çünkü kedilerin kuyruklarına basıp baldırlarını tırmalatmaktan usandığını söyledi. Bu dileği bir şartla kabul edildi. Hırsız karanlıkta görecek; ama ışıkta göremeyecekti. Yani insanlar için karanlık neyse hırsız için de ışık o olacaktı. Adam bu şartı kabul eder etmez karanlıkta tıpkı bir baykuş gibi görmeye başladı. O gece hiçbir yere takılıp sendelemeden tam beş evi soydu ve ağzına kadar altın ve gümüşle dolu çuvalı evine taşırken güneş yükseliverdi: Zavallı hırsız, gün doğar doğmaz kör olmuştu. El yordamıyla evine gitti verdiği karardan bin pişman olarak. Gece olunca sihirbazın sarayına tekrar vardı ve ondan içine düştüğü zor durumdan kendisini kurtarmasını rica etti. Haline acıdığı için sihirbaz ona büyülü bir fener verdi. Fener ışık yerine karanlık saçarak onun gündüzleri de görmesini sağlayacaktı. Ama bu kez, onun saçtığı ışık nedeniyle çevredeki insanlar hiçbir şey göremeyeceklerdi. Aldığı bu hediyeye sevinen hırsız, gündüzleri meyhaneye bu fenerle gidip gelmeye başladı. Gelgelelim, onun yaydığı karanlık nedeniyle yarenleri hırsızı görüp tanıyamadılar. Bütün bunlardan sonra o, karanlıkta kendisi görürken arkadaşlarının onu göremeyeceğini, aydınlıkta da arkadaşları onu görürken kendisinin onları göremeyeceğini anlayıverdi. Para pul hırsı nedeniyle yapayalnız kaldığını kavradı. Böylece altın ve gümüş içinde ama; tek başına mutsuz bir hayat sürdü.

Ne zor böyle bir hayat sürenlere!

Işık ve sevgiyle kalın!