Su uyandı sen uyanmadın aşk olsun

Salınıp çık içine bahar dolsun

Ne bu dünya böyle kalacak ne geçmiş ziyan olacak…

Okurken Fuat Saka’dan dinlemeniz özellikle tavsiye edilir. Bu güzel parçayla aşağıdaki kitap müthiş bir ikili oldular benim gözümde.

“Yine de zaman, gitgide daha hızlı bir biçimde akıp gidiyordu; sessiz ritmi yaşamı parçalara ayırıyor, insan geriye bir göz atmak için bile duramıyordu. ‘Dur! Dur!’ diye bağırmak istiyor ama sonra bunun hiçbir yararı olmadığının farkına varıyordu. Her şey insanlar, mevsimler, bulutlar, her şey kaçıp gidiyordu; insanın taşlara, bir kayanın tepesine asılması da yararsızdır, yorulan parmaklar gevşiyor, kollar, cansız bir şekilde düşüyor ve insan kendini bu çok yavaşlamış gibi görünen ama hiç durmayan ırmağa kapılmış buluveriyordu .” İtalyan edebiyatının seçkin yazarlarından Dino Buzzati’nin muhteşem kaleminden Tatar Çölü. İnsanları, Tatar Çölü’nü okuyanlar ve okumayanlar diye ikiye ayıran tezin mimarı olan kitap.

Roman, bir sınır bölgesindeki ıssız bir çölde olan Bastiani Kale’sinde geçer. Genç Teğmen Drogo’ nun kaleye gidişi ve burada sadece dört ay kalacağını düşünürken bir ömrü geçirişi anlatılıyor. Çöl, Kale, yaşam ve insanın kısır döngüsü. 

Okurken bir an etrafa bakıp kendi çölünüzü arıyor ve kurduğunuz kalelere bakıyorsunuz. Umutla bağlandığınız kaleyi ve beklerken geçen süreyi soruyor, sorguluyorsunuz. Sayfalar merakla çevrilerek kitap bitince şöyle bir karşıya boşluğa bakıp, ‘Bu da neydi şimdi’ dedirten kitap.

Bir günün diğerine benzediği yaşamın olağan ritmini sorgulatıyor. Neyi beklediğini bilmeden geçen günleri tek tek gözden geçirmenizi istiyor sizden ama sadece sizden. Çünkü bu size ait bir yalnızlık. Drogo’nun dediği gibi “ Bir insan acı çektiğinde, acısı sadece kendisine ait oluyor, hiç kimse o acıyı birazcık olsun dindiremiyor.”

Kitabı okurken sayfalar boyunca Drogo’nun içinden çıkmasını istediğim, bittiğindeyse benim içine girmek istediğim bir kaleyi ne de güzel anlatıyor Buzzati. İçinde biraz Sartre, biraz Kafka ve biraz da Camus kokan enfes bir kitap.

Eserden bana düşen derslerden bir kaçı kısa kısa; kendi kendinizi mahkûm etmeyin, sonra yaparım diye ertelemeyin, düne bakarak yarını fark edin, lüzumsuz umuda kapılmayın, mümkünse hiçbir şeye yazık etmeyin özellikle de zamana…

Kitabın arka kapağında bir değerlendirme cümlesi der ki “Tatar Çölü sadece aklıyla hareket ettiğini düşünen insanlara meydan okumak gibi büyük bir riski göze alan, sıra dışı bir roman.”

Sanırım sırf bu cümle için bile okunur bu kitap, okuma aşkına, sevgiyle kalın, kitapsız kalmayın…