Övgü beklemek, teşekkür almak için yazılmaz kitap. Ancak, emeğe saygı, nezaket diye bir şey yok mudur bir topumda?

Şu bir gerçek; paylaşım istenirse oluyor, istenmezse olmuyor. On beş, on altı yıldan buyana insanların beyin kimyası yanı sıra davranışları, tavırları da çok değiştiği için  bu önemli hasletlerini yitirmelerini de garipsemez olduk.

İnsan davranışlarında o denli içtensizlikler var ki, sonuçta bir emekle ortaya çıkan kitabınızı gönderdiğinizde; almamış gibi bir tavır içine girildiği gibi 'Aldım' deyip tek bir sözcük bile edilmeden telefon kapatılabiliyor! Bunları neden yazıyorum? İçtensiz, ruhsuz bu tür davranışlar  beni üzüyor mu? Asla!.. Beni üzen toplumu oluşturan bireylerdeki kişilik çözülmesi, değişim, parçalanma ve yozlaşma.

Bu arada yıllardır birlikte olup sınadığınız bazı tiplerin böyle bozulmuş kişiliklerini tekrar bir daha görmek, sınamış olmak sizi yanıltmadığı için bir bakıma kendi kendinizi kutluyorsunuz.

Tüm bu olumsuzluklara karşın, duygu yüklü yorumlarıyla size güç veren gerçek dostlarınızın varlığını bir kez daha hissetmeniz, görmeniz ise en büyük sevinç ve ödülünüz oluyor.

Mesleğe, topluma, hastalara yaşamın kırk iki yılını ayırdıktan sonra yapamadıklarımı yapmaya hakkım olduğunu düşündüğümden 2006 yılındaki ilk para-medikal kitabımdan sonra da bir şeyler  yazmanın çabası içinde oldum.

Ben bir hekimim, böyle tanınmam dışında yazar olarak tanınmam, vitrine çıkabilecek olmam söz konusu bile olamaz. Ancak, belleğime iz bırakanları, kalemimin ucuna takılanları içimden geldiği gibi yazmaya devam diyorum.

Kitap yazmak insana haddini bildiriyor. Bilimsel kitaplarımı yazarken o yıllarda daha derin ve daha yoğun yaşamıştım bu duyguları. 

2016' daki Cumhuriyetimizin ilk öğretmenlerine armağan ettiğim 'İçimdeki Bir Işık' isimli kitabımdan sonra yazmayı bir haykırış, bir başkaldırı olarak sürdürdüğüm için ve başkaldırılar da bitmediği için çok yakında yeni bir kitabım daha basılmış olacak. Sevgi ve güzelliklerle kalın.