Dünyanın hemen her yerinde yetiştirilebilen insanoğlunun beslenme, giyinme, barınma ve yakıt konusunda asla vazgeçemeyeceği ”cannabaceae” familyasında yer alan tek yıllık bir bitki olup ülkemizin her köşesinde dünyanın en iyisi olarak yetiştirilebilen hatta bir yöremize adını veren muhteşem bitki Kenevir. Ülkemizde bilinen adıyla haşhaş. 

Bu cinse ait üç farklı bitki türü var: cannabis indica, cannabis sativa ve cannabis ruderalis. Bu üç tür arasında keyif verici olup ülkemizde esrar ve eroin olarak bilinen ve dilimize hintkeneviri olarak yerleşmiş olan sadece cannabis sativa’dır. Bilinçli olarak her nedense kenevir ve haşhaş demek, uyuşturucu demek, algısı yaratıldı.  Ve kuşkusuz bu algının yaratılmasının nedeni; ülkemiz insanını sağlıklı beslenmekten giydirmekten yoksun bırakmak, bioyakıt olarak kullanılmasını engellemek. Kısacası ülkemizi iktisaden çökertip teslim almak.

Kenevir tohumu oldukça etkili bir besin kaynağı.  Sağlıklı protein ve mineral açısından çok zengin.

Ülkemizdeki adıyla haşhaş tohumunun sağlığa bilinen faydaları:

Dünyanın en etkili beslenme dergisi Nutrition & Metabolism’de yazıldığına göre, kenevir tohumunun yüzde otuzu sağlık açısından büyük önem taşıyan omega 3 bitki besin temelli linoleik asit ve alfa linoleik asit içeriyor. Ayrıca kenevir tohumlarında vücut hücrelerinin normal fonksiyonlarını yerine getirebilmesi, hücre yenilenmesi, sinir sistemi için ve kaslar üzerinde etkili olan gama linoleik asit var.

Ülkemizdeki adıyla haşhaş tohumunda yüzde yirmi beş oranında vücudun temel gereksinimleri olan protein, E vitamini, fosfor, potasyum, magnezyum, sülfür, kalsiyum, demir ve çinko bulunuyor. Örneğin dana biftekten alacağımız proteinler benzer ölçüde haşhaş tohumlarından karşılanabiliyor. Bu yönüyle de haşhaş tohumu mükemmel bir besin kaynağıdır.

Ya sağlık? İçindeki yararlı iki yağ asidi doğada başka hiçbir yerde yok. AIDS ve kanser tedavisinde kemoterapi ve radyasyonun insan vücudundaki olumsuz etkisini azaltıyor; romatizma, sara, astım, uykusuzluk, psikolojik bozukluk, omurga rahatsızlıkları gibi en az iki yüz elli hastalıkta yararlı olduğu dünya tıbbınca biliniyor. Yapılan çalışmalar haşhaş tohumunun kan pıhtılaşmasını önleyerek, kalp krizi sonrası iyileşme sürecini hızlandırdığını ortaya koyuyor.

İçerdiği bol miktarda omega 3 ve yeterli miktarda omega 6 sayesinde haşhaş cilt sağlığını korumaya yardımcı oluyor. Haşhaş tohumunda bulunan gama linolenik asit, kadınlarda regl öncesi ağrıları ve duygusal yoğunluğa sebep olan etmenleri yok ediyor. Haşhaş tohumu hem çözülebilir ve hem de çözülemez lifler içerdiği için sizi uzun süre tok tutmanın yanı sıra sindirim sistemine de muhteşem bir şekilde yardımcı oluyor.

Haşhaşın ekonomide kullanımına gelelim. Plastik ürünlerin tamamı, kenevirden üretilebilir ve haşhaş plastiğinin doğaya dönüşmesi oldukça kolay. Bir arabanın gövdesi kenevirden yapılırsa, dayanıklılığı çelikten tam on kat daha fazla. Binaların yalıtımı için de kullanılabiliyor; dayanıklı, ucuz ve esnek. Kenevirle yapılan sabunlar ve kozmetik ürünler, suyu kirletmiyor, tamamen çevreci yani doğa dostu. İlaç üretiminin dışında en çok kağıt yapımında, tekstilde kullanılıyor, ilk kot pantolon kenevirden, yapıldı. Hatta ‘Kanvas’ kelimesi kenevir ürünlerine verilen isimdir. Kenevir ayrıca ip, halat, çanta, şapka yapımı için ideal bir bitkidir. Ayrıca bioyakıt yapımında ”Rudolf Christian Karl Diesel 1892 yılında Almanya da aldığı patentle dizel motorun mucidi olarak tanındı. Diesel aynı zamanda 1890 yılının sonunda haşhaş yağından bioyakıt yaptı.”  ve otomotiv sektöründe, plastik gibi Petrokimya ürünleri yerine kullanılabiliyor.

Gerek yağı, gerekse tohumlarından faydalanılan haşhaş, gerçek bir çevre dostu. Öyle ki dünyanın her yerinde yetiştirilebilen haşhaşın bir dönüm büyüklüğündeki ekim alanı, yirmi beş dönüm orman arazisinin ürettiği oksijeni üretebiliyor. Orman ağaçlarının büyümesi yıllar alırken kenevir dört ay gibi kısa sürede yetişiyor. Bir dönümlük kenevir ekim alanından, dört dönümlük orman arazisinin ürettiği miktarda kağıt elde edilebiliyor. Daha da önemlisi üç kez geri dönüşümü mümkün olan ağaca karşılık kenevirden elde edilen kağıt tam sekiz kez yeniden dönüştürülebiliyor.

Kenevir dünyanın her yerinde yetiştirilebiliyor ve çok az suya ihtiyaç duyuyor. Ayrıca kendisini böceklerden koruyabildiği için tarım ilacına da ihtiyaç duymuyor. Kısacası haşhaş ile yapılan tekstil ürünleri yaygınlaşabilirse, kapitalistlerin tarım ilacı sektörü tamamen ortadan kalkacak. Haşhaşın üretimi genetiği ile oynanmış soyadan bile daha ucuz. Haşhaş ile beslenen hayvanlar, hormon takviyesine ihtiyaç duymaz.

Böylesine muazzam beslenme kaynağı, sağlık ve çevre dostu, ekonomik kenevir neden yasaklandı?

Sizce de konunun en hassas yeri bu değil mi!!!

Kenevir önce ABD’de 1930 öncesinde yasaklandı. Bunun nedeni kenevirin, o dönemin dev şirketlerinin kazancını baltalamasıydı.

Şöyle ki! William R. Hearst. ABD’de gazete ve dergilerin çoğunun sahibi idi. Ormanları vardı ve kağıt üretiyordu. Eğer kenevirden kağıt yapılırsa milyonlarını bir gecede kaybedebilirdi.

Rockefeller kim biliyorsunuzdur . Bioyakıt olan kenevir yağı onun da en büyük düşmanıydı.

Andrew W. Mellon, petrol devi Gulf Oil, alüminyum devi Alcoa’nın sahibiydi. Dupont şirketinin hissedarıydı, petrol ürünlerinden plastik üretmek için patent almıştı. General Motors’un kurucularındandı. Kenevir, kazancını çok büyük oranda baltalayabilirdi.

Kısacası ABD zenginlerinin karlarını daha fazla arttırmanın önündeki en büyük engel olan keneviri, ortadan kaldırmaları gerekiyordu. Bu onlar için çok da kolay oldu. Çünkü Andrew W. Mellon maliye bakanı idi ve ABD Başkanı Herbert C. Hoover’in en yakınlarından biriydi. Devlet yapısında Narkotik Büro “FBNDD” oluşturuldu, başına da Harry J. Anslinger getirildi.  Tesadüfe bakın Anslinger de Mellon’un eşinin kardeşi idi.

Bu çetenin amaçları keneviri ortadan kaldırmaktı.

Ama bunun için basın desteği şarttı. Kenevirin tehlikeli olduğunun öne sürülmesi ve Marihuana adıyla en zararlı uyuşturucu olarak damgalanması Hearst’ın gazete ve dergileri aracılığıyla kolayca halledildi.

Marihuananın oybirliği ile yasaklanması, kenevirin üretiminin yasaklanması demekti. ABD’de 1937 de çıkarılan Marihuana Vergi Yasası ile kenevir çok zararlı bitki yapıldı. Yanında kenevir taşıyan yoksul göçmenler bile sınır dışı ediliyordu.

Karalama kampanyaları ve artan baskılar sonucu kenevirden elde edilen ilaçlar ve petrokimya ürünleri yasaklandı. Böylece tüm amaçlarına ulaşan Rockefeller ve arkadaşları güçlerine güç, servetlerine servet kattılar.

Bugün ise kenevir  üretim ve satışı, dünyanın birçok ülkesinde tamamen yasaklı. Ülkemiz de bu yasaktan nasibini aldı.  Yeryüzünün en muhteşem ve en temiz bitkisi kenevir her ne hikmetse “ Ölüm bitkisi” ilan edildi. Bunun sonucu dünya asıl zehir istilasına uğradı.

Kenevirden yapılan ilaçlar piyasadan çekildi, bunun yerini bugün kullanılan insanoğlunu toptan zehirleyen kimyasal ilaçlar aldı.

Kağıt üretimi için ormanlar katledildi. Tarım ilaçları ile zehirlenme, kısırlaşma ve kanser arttı. Dünyamız erimesi yüzyıl süren plastik çöpler, zararlı atıklar ile dolduruldu.

Haşhaş yüce yaratıcımız tarafından insanoğluna gönderilmiş öyle muhteşem bir bitki ki! İnsan beslenmesinin yanı sıra yüksek kaliteli kağıt, kumaş, ilaç, kozmetik,  sabun ve bioyakıt üretiminde kullanılabiliyor. Aynı bitki dünyanın gün geçtikçe daha da tükenmesine sebebiyet veren petrol ve petrokimya alanına alternatif sağlıyor. AIDS ve kanser tedavisinde kemoterapi ve radyoterapi tedavilerinin insan bünyesindeki olumsuz etkilerini azaltıyor. İnsan ve bitki ilaçlarının en zengin hammaddesi.

Şimdi bu bitkinin yasal olmadığını, faydaları nedeniyle yasak olduğunu düşünün ve kafanızı kırın.

Ülkemizi seven çiftçilerimiz, ziraatçılarımız, iş adamlarımız, politikacılarımız, hukukçularımız ve kısacası tüm insanlarımız, muazzam bir lobi oluşturalım ve bu mucize bitkiden vatandaşlarımızın ve dünyanın faydalanmasının bir yolunu bulalım.

Işık ve sevgiyle kalın!