Sosyal Demokrasi Derneği İzmir Şubesi ve İzmir 68'liler Platformu, Nazım Hikmet'in Doğum Yıldönümünü Fuar İzmir Sanat Merkezi yanındaki Nazım Heykeli önünde kutladı. Gerçekleşen törende konuşan Sosyal Demokrasi Derneği İzmir Şube Başkanı Cengiz Onur, şu ifadelere yer verdi: "

Dizeleri ile yüreklerimize giren ve hiç çıkmayan,aşk teması ile beraber, vatan sevgisi ve özlemi, yurtsever kimliği ile yurtdışında,bütün edebiyat dünyasının saygı duyduğu mavi gözlü dev’e…..vesizlere……..merhaba…!!!

*Bu hava koşullarında buraya bizimle;ustayı anmaya gelen; yürekleri insan sevgisi dolu,barış,demokrasi özgürlük,eşitlikten yanayurtsever izmirli nazım dostları–izmir 68 liler platformu ile birlikte hayata geçirdiğimiz bu etkinlikte sizleri sosyal demokrasi derneği izmir şubesi adına sevgi ve dostlukla selamlıyorum.hoşgeldiniz onur verdiniz. 

***Bir şairi anlamak demek,onun dünya görüşünü anlamak demektir.burjuvazi medyası yıllardır,nazımın siyasi görüşlerinin pratiğe uygulanamaz olduğunu iddia ettive onu ‘’hayalci kominist’ olarak adlandırdı.   Oysa….

Nazımı, nazımca anlamak gerek,nazımca bilmeyenler onu anlayamaz.nazımca okullarda,üniversitelerde öğretilmiyor.nazımcayı öğrenebilmek için nazımın yolunda yürümek,onun siyasi davasını bilimsel olarak kavramak,onun gibi emeğin tarafında kavga etmek gerekiyor.birkaç kelime nazımca bilenlerse ne nazımı anlayabilir nede onu içten sevebilir…

Nazım Hikmet fırtınalı yaşamayı seven, hayatı dalgalarıyla severek onları başarıyla atlatmaktan korkmayan bir insan olarak yaşamını sürdürmüştür. Denizciliği ve denizi sevmesinin, şiirlerinde konu etmesinin sebebi de aslında denizlerdeki özgürlüğükendi ruhunda hissedebilmesidir.

**Yaşamak ne güzel şey ‘’taranta-babu’          yaşamak ne güzel şey*anlayarak usta bir kitap gibi,*bir sevda şarkısı gibi duyup…*bir çocuk gibi şaşarak yaşamak *yaşamak; birer… birer ve hep beraber * ipeklibir kumaş dokur gibi….

*Şiirleri dünyaca bilinen hatta çeşitli dillere çevrilen, usta sanatçılar tarafından bestelenip şarkıya dönüştürülerek ölümsüzleştirilen Nazım Hikmet, sanatta üstün başarılar elde edip sevilse de hayatı hiç kolay geçmemiştir.

NAZIM Hikmet vatanını çok seven bir şairdi. Şiirlerine bakılırsa hep memleket özlemi ile yaşadığını ve gittiği hiçbir yerin kendi ülkesi gibi olmadığını, her yerde yabancılık çektiğini anlayabiliriz.

*Gerek anlattıklarıyla, gerek tekniği ve diliyle, gerekse de el verdiği sanatçılarla sadece kendisine ve çevresine değil kendisinden onlarca yıl sonra gelecek kuşaklara da sesleniyor.

Nâzım Hikmet memleket, memleket Nâzım Hikmet!

**şair olmak isteyen tüm gençler Nazım'ı mutlaka okumalı. Ondan Türkçenin nasıl kullanılacağını, şiir dizelerinin nasıl kurulacağını öğrenmeli. Ondan vatan sevgisini, ulus çıkarlarını nasıl korunması gerektiğini öğrenmeli.Ondan insanı nasıl sevmemiz, insanı nasıl saymamız gerektiğini öğrenmeli.

*Nazım Hikmet’in şiirlerinin çoğunda siyasi düşüncelerinden izler vardır. Görüşlerini çekinmeden sözcüklere dökebilmiş, savunduğu ideolojisini asla terk etmemiştir. Şiirlerinde vazgeçilmez temalardan bir diğeri ise aşktır. Nazım Hikmet birçok kezaşık oldu. Aşk onun hayatında olması gereken bir duyguydu,  çünkü aşksız yaşanmayacağını düşünüyordu. Herkesin bildiği, en büyük aşkı ise Piraye idi. Çoğu aşk şiirini Piraye için yazmış, “böyle bir aşk görülmemiştir” dedirtmiştir. Çünkü Piraye ile evliliğinin 13. Yılında tutuklanan Nazım Hikmet, sürekli aşk acısı çekmiş, sevdiğine karşı derin bir özlem duymuştur.

 “Yaşamak ümitli bir iştir sevgilim / yaşamak seni sevmek gibi ciddî bir iştir” derken

Nazım Hikmet, hem yaşama hem de sevdiğine karşı…hem de umutlu günlerin geleceğini düşündüğünü ve ne aşkın ne de hayatın alay edilmeyecek kadar ciddi olduğunu ifade etmiştir.

*13 Haziran 1963 sabahı,kendisine gelen mektupları almaya giderken birden dizlerinin üstüne düştüüü kaldı Nazım Hikmet. Vera hemen yetişti; ambulansı aradı ve güzel yüzlü şair hastaneye götürüldü. Fakat çoktan yaşama veda etmişti. Vera eşinin ceplerini karıştırırken kendi fotoğrafının arkasına yazılmış ve hepimizin dilimizden düşürmediği şu şiiri buldu:

Gelsene dedi bana.

Kalsana dedi bana.

Gülsene dedi bana.

Ölsene dedi bana

Nazım Hikmet 10 Ocak 2009’da Resmi Gazete’de yayımlanan bir kararname ile tekrardan Türk vatandaşlığına alındı. Uzun yıllar sürgün hayatı yaşayan, canı kadar çok sevdiği ülkesinden ayrı kalmanın acısını yüreğinde her daim hisseden ve erken denilebilecek yaşta tüm bu sancıların yaraladığı kalbine yenilip hayatta göç eden Nazım Hikmet’in vatandaşlığa dönme haberinin ardından çoğu ağızlardan şu sözler duyuldu : “ Keşke yaşarken değer verilseydi…

*Anadol'da bir çınarın altına gömülmek istiyordu.nazımıngurbetciliğini sona erdirmek için hala bir çınar altı bulamadık !  

**Ellerini yine koymuşsun yüzüne 

Gözlerinde haziiin bir Hürriyet ve bana bakıyorsun

Biliyorum bizleri çabalar gördükçe seviniyorsun

Yarım mı bırakacağız zannettin bu kavgayı, bu sevdayı. Halklarla paylaşılan bu Büyük İsyanı

Yoook bırakmıyoruz 

bırakmayacağız 

Ne Hürriyet kavgasını

Ne de sana olan aşkımızı....

Nazım Hikmet Sürgünlerde değil 

Yüreğimizde Gömülü....

 

**Yoook öyle umutları yitirip, karanlıkta savrulmak…

Unutma ayni gökyüzü altında,

Bir direniştir yaşamak…

 

*bu duygularla hepinizi sevgi ve dostlukla selamlıyor,

Sevginizin ve umudunuzun tükenmediği bir yaşam diliyorum...."