Kentten Köye Kaçış!
Kentten Köye Kaçış!
İçeriği Görüntüle

Kasım ayı sonunda Yunanistan’da çiftçi eylemleri yayılarak devam ediyor. Avrupa Birliği destekli tarım sübvansiyonlarındaki gecikmeler, çiftçi desteklerinde yaşanan sorunlar, üretim maliyetlerinin artışı ve yolsuzluk skandallarına karşı çiftçiler protesto eylemleri başlattı ve bu eylemler ülke geneline yayılmakta. Eylemlere sendikalar ve sol partiler de destek veriyor. Çiftçiler binlerce traktörle yolları, havalimanlarını ve sınır kapılarını kapattı ve kapatmaya devam ediyor. Çiftçi eylemlerini halk tabakaları içerisinde farklı kesimler ve meslek grupları da haklı buluyor ve destekliyor. Protestolar ve eylemler devam ederken merkez sağ kökenli Başbakan Kiryakos Miçotakis, diyalog çağrısında bulundu.

Yunanistan’da çiftçiler ve hayvan üreticileri, ülke genelindeki sınır kapılarında ve otoyolların kavşak noktalarında yerleştirdikleri binlerce traktör, kamyon, iş makineleri ve diğer tarım araçlarıyla geçişleri engelliyor. Olayın limanlara kadar yayılması söz konusu oldu. Limanlara giriş ve çıkışların engellenmesi, tır geçişlerinin önlemişi ciddi bir tıkanıklığa yol açıyor. 1 Aralık’ta ülkenin orta kesimindeki Teselya bölgesinde başlayan protestolar, tarım bölgesi olan Girit ve diğer adalara da yayıldı. Atina-Selanik otoyolu dahil bir çok noktada yol kapatma eylemleri devam ederken bazı yerlerde çiftçilerle polis arasında çatışma çıktı.
Kuzey ve orta Yunanistan’da örgütlenen tarım sendikaları, hükümet üzerindeki baskıyı artırmak ve istediklerini yaptırmak amacıyla ülke lojistiğini (limanlar, otoyollar ve sınır kapıları) felç etmek için stratejik noktaları hedef almaya devam ediyor.

Protestolar nedeniyle Yunanistan ile Türkiye arasındaki İpsala ve Bahçeköy Sınır Kapıları da 2 Aralık akşamından itibaren tır vb ağır tonajlı araçların geçişleri engellenmektedir. Yine grev kapsamında Yunanistan’ın Bulgaristan sınırında bulunan Ormenio Gümrük Kapısı ile Kuzey Makedonya’ya açıklan sınır kapıları da kapatılmış durumda. Sınır kapılarından sadece otomobil ve otobüsler geçebiliyor. Ayrıca acil geçişlere izin veriliyor. Bu nedenle tırlar uzun kuyruklar oluşturmaktadır. Ağır tonajlı araç geçişlerindeki sınırlamalar nedeniyle tır sürücüleri Kapıkule ve Hamzabeyli sınır kapılarına gönderildi.

Protestocular Girit’teki iki uluslararası havalimanının geçici olarak kapatılmasına yol açtı.Buradaki iki havalimanı hava trafiğine kapatıldı. Polis, protestoculara sert müdahalede bulundu; çiftçiler geleneksel çoban sopalarını ve taş atarak polislere mukabelede bulundu. Polis müdahalesinde plastik mermi kullandı. Bu nedenle yaralananlar oldu. Polisin müdahalesinin ardından uçuşlar kısıtlı olsa da tekrar başladı.

Midilli’de ise traktörleriyle liman girişini kapatan eylemciler, bir feribotun yolcu almasını engelledi. Diğer yerlerde eylemleri balıkçılar da destekledi.

Yunanistan’da benzer eylemlere 2010 krizi döneminde de rastlanmıştı. Hatta o dönemde de ekonomik kriz yolsuzluk tartışmalarıyla beraber başlamıştı. AB fonlarının kötü kullanımı ve AB’nin dolandırılması, başta Almanya olmak üzere AB ile ilişkilerin gerilmesine yol açmıştı. Bu süreçte Yunanistan kemer sıkmak zorunda kalmıştı. Kemer sıkma politikaları kitlesel eylemleri artırmıştı. Ekonomik kriz Syriza hareketini ve lideri Çipras’ı iktidara getirmişti.

Yunanistan’daki çiftçi isyanın fitilini AB’nin Ortak Tarım Politikaları (CAP) kapsamında çiftçilere verilmesi gereken yaklaşık 650 milyon avronun ödenmesinin yolsuzluk soruşturması nedeniyle gecikmesi ateşledi. Avrupa Birliği tarım sübvansiyonlarının dağıtımından sorumlu olan Tarımsal Ödemeler ve Kontrol Kurumu ‘nda (OPEKEPE), büyük çaplı bir yolsuzluk yapıldı. Önceki yıllarda da AB kaynaklarında yolsuzluk yapan Yunanistan’ın sicili zaten bozuktu. Bu kez aslında yoksul çiftçilere verilmesi gereken yaklaşık 32 milyon Euro, büyük şirketler ile hükümete yakın kişi ve kuruluşlara usulsüz olarak verildi.

6 ay kadar önce, Mayıs 2025’te Avrupa Kamu Savcılığı (EPPO) tarafından başlatılan soruşturmada binlerce kişinin sahip olmadığı araziler için para aldığı ve bazı çiftliklerdeki hayvan sayısını şişirerek haksız gelir elde ettiği saptandı. Yürütülen soruşturma nedeniyle çiftçilere yapılan ödemeler ertelendi. Bu nedenle yaklaşık 140 bin çiftçi, Ekim 2025’te almaları gereken paralarını alamadı. Açılan soruşturma dolayısıyla 37 kişi gözaltına alındı, 10 kişi tutuklandı. Haziran 2025’te Mitsotakis hükümetinden 1’i bakan ve 3’ü bakan yardımcısı olmak üzere 5 üst düzey yönetici istifa etmek zorunda kaldı.

Alması gereken yardımları alamayan çiftçiler, “Dürüst çiftçiler cezalandırılıyor” sloganıyla yolları kapatmaya girişti. Mazot fiyatlarının yüksekliğinin yanısıra, gübre ve girdi fiyatlarındaki artış da eylemlerin nedenlerindendi. Son olarak yakın aylarda 400 binden fazla küçükbaş hayvanın itlaf edilmesine neden olan çiçek salgınında çiftçileri ödenmesi gereken tazminatların ödenmemesi, öfkeyi artırdı. Başbakan diyaloğu açık olduğunu söylese de ödemelerin yapılması için soruşturmanın tamamlanması gerekiyordu. Yine başbakana göre bu yol içerisinde çiftçilere 3.7 milyar Euro destek dağıtılacaktı. Yaşananlar gösterilerini devam edeceği anlamına geliyor.

Eylemcileri destekleyen sol partilere göre -ki Yunanistan’ın güçlü bir sol geleneği var- İktidarın ekonomik yolsuzlukları deşifre olmuştu ve ayrıca bu sorunların ana nedeni neo liberal politikalardı.

Sonuç olarak Yunanistan başarılı bir demokrasi deneyimi ve dersi veriyor. Diğer taraftan bu, demokrasinin sosyal, ekonomik ve sınıfsal yönünü açık bir şekilde ortaya koyuyor. Nitekim dünya demokrasi endeksinde 167 ülke arasında Yunanistan 25. Türkiye ise 104. sırada. Öcalan’ın peşinde etnik ve dini kimlikler temelinde ayrışmak bizi daha demokratik ve daha güçlü kılmayacak. Neticede demokrasi ulusal kimliğini gerçekleştirmiş toplumlarda sınıfsal temelde gelişiyor. Tam da bu noktada Atatürk, 1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkası‘nı kurdururken bu partinin liberal, CHP’nin ise devletçi olmasını bu nedenle istemişti. Diğer taraftan laiklik ve Cumhuriyet ortak noktaydı. Yunanistan’dan öğrenecek çok şeyimiz var maalesef. Ancak aslında bunlar bize uzak olan şeyler de değildi; hem eski Türkiye’de hem de erken Cumhuriyet döneminin mirasında mevcuttu. Hatırlamak ve ders almak dileğiyle….