Sevgili Ferhan,
Mandolinle başladığımız, tremolalarla epeyce kafa şişirdikten sonra, başka enstrümanlara geçip,
Samsun’da kurulan, Türkiye’nin ilk Klasik Müzik Çocuk Orkestrasına birlikte devam ettiğimiz, minik parmaklarımızla Lizst, Brahm’s yorumladığımız arkadaşım…
Çocukluğum… Anılarım… Toprağım.
Seni de uğurladık sonunda.
Gittiğin yerde, yazmaya; bu kez de cennettekileri güldürmeye devam et. Ön sıradan bir bilet de bana ayırmayı unutma.
*
Hafif topluca, sessiz utangaç bir çocuktun, aramıza pek sokulmazdın.
Baban o tarihte, Samsun’daki en büyük iki sinemadan birinin sahibiydi. Ona senin adını vermişti : Ferhan Sineması.
İlk çocukluk hayalleri kurduğum yerdi orası… Her gün film izleme şansın olduğundan, sana imrenirdim.
Bana o zaman, bu çocuk ileride, Türkiye’nin en zeki, en kıvrak kalemlerinden biri olacak deseler, inanmazdım.
Adına ‘Sahne’ denen; tavanı, duvarı olmayan, ahşap zeminli, bir kutucuğa boyut katacağını, hayatının anlamı yapacağını; elinde sazınla tek başına milyonlara buradan sesleneceğini söyleseler… gülüp geçerdim.
Pek çok değerli sanatçı yetiştirdi bu ülke. Bundan böyle de kim bilir ne değerler gelecek ama sen farklıydın.
Keskin zekanla, birçoklarına fark ettirmeden, bizi kendimizle eğlendirdin.
Asıl komedi sahnede değildi.
Sen bizi, bize güldürdün.
Çok yaşa sen Ferhan Şensoy.