Hayatta bazı insanlar vardır. Onlara imrenerek bakarız hep. ‘Ne şanslı insan yahu, ne zaman başı sıkışsa beklenmedik bir şey oluyor ve işleri yoluna giriyor’ deriz. Gayet istendik bir durumdur. Ayrıca her kula da nasip olmaz.

Severim böyle insanları, şansları bol, bahtları açık olsun.

İlyaEhrenburg’un kaleminden okuyorum; Dünyanın en kanlı savaşı olan 2. Dünya Savaşı’nın yaşandığı yılları. Tabii en çok da Paris’i. Sadece Paris de değil ki, Avrupa’yı, Uzakdoğu’yu, Amerika’yı yani nerdeyse tüm dünyayı. Adı üstünde 2. Dünya Savaşı.

Savaşta en çok kimler ölür sorusunun hep yanlış cevaplandığı 2. Dünya Savaşı. Çünkü bu savaşta en çok siviller ölmüştür. 

‘Paris daima Paris’tir’ diyerek işgal edilmiş, Avrupa’da birçok ülke aynı akıbete uğramıştır. Kısacası dünya ikiyüzlü yöneticiler ve çıkarcı insanların elinde oyuncak olmuştur.

Biz yani Türkiye Cumhuriyeti şansımız ve tarihi bilincimiz sayesinde 2. Dünya Savaşı’na katılmadık. 1. Dünya Savaşı’nı unutmadığımızdan olsa gerek. 

Ah.. Birinci Dünya Savaşı…

Bu topraklarda acının kol gezdiği o hazin yıllar. Ama aynı zamanda karıncanın fili yediği yıllar.

Hani bir anlatı vardır, bir karınca isterse bir fili yiyebilir, belki de milyonlarca kez ısırmak zorunda kalabilir. Ama ısırmaya devam ederse, bir karınca bir fili yiyebilir.

Bir karınca bir fili yedi.

Nasıl mı? Bazı insanlar var, ne şanslıdır onlar demiştik ya, işte bazı toplumlar da vardır, ne şanslıdır onlar.

Bazen hiçbir şey yolunda gitmez,  her şey dibe doğru çeker. İşte tam o zamanda bu topraklardan bir Mustafa Kemal geçer. 

Olmaz denileni olduran, pes etmek nedir bilmeyen, hep hedefe ilerleyen ve filikarıncaya yediren bir Mustafa Kemal.

Büyük çok büyük adamdı, muhteşem bir Cumhuriyet kurdu. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşündü. Medeni Kanundan kadın haklarına, milli kalkınmadan, çağdaş yaşama kadar.

Her şeyi ama her şeyi…

Her 10 Kasım’da yüreğimizi sızlatan, yokluğuna duyduğumuz iç yakan özlem biraz da bundan olsa gerek. Alışmıyoruz, alışamıyoruz.

Ne mümkün  alışmak. Kasım kaybımız daima yüreğimizde.

Ama biz çok şanslı bir milletiz. 

İşte tam da bunun için, ceketlerimizin kopmuş düğmelerini dikip, saat dokuzu beş geçe Ata’ mızın önünde saygıyla ilikleyelim lütfen.